Bu aralar ne olduysa sanki birden havalar soğudu, karanlık daha erken çökmeye başladı. Soğuk hava insanı olmama rağmen bünyem bu değişikliğe erken uyuma isteği ile tepki verdi. Bir hafta öncesine kadar, gece yarısı benim için akşamüstünden farksız erken bir saatken bu gece uykum geldi, geç olduğunu hissettim. Okulların açılmasına iki hafta bile kalmadı, bunu hatırladıkça çok üzülsem de bedenim sanki okula gitmeye can atarcasına erken uyuyup erken kalkmak istiyor. Zaman ne ara geçti, ne ara üniversite son sınıfa geldim anlamadım. Geçen sene okul bitse de kurtulsam derken şimdi hem derslerden hem de okul bitince ne olacağından korkuyorum. Demek ki uzaktan atıp tutmakla olmuyormuş, bunu da öğrenmiş oldum. -.-
İki gündür ders seçimleriyle boğuşuyorum, dün bütün gecemi kitap okumaya ayırmayı planlarken kendimi bilgisayar başında, otomasyon sayfası yenilerken buldum. Bugün de aynı şekilde geçtiğinden okuduğum kitapta istediğim ilerlemeyi kaydedemem canımı sıktı. :ı Eh artık bu gece kitapla sabahlarım dedim ama bu sefer de saat daha on iki olmadan uyku bastırdı. Kitap okurken uykum geliyorsa ya çok yorgunumdur ya da elimde bol betimlemeli yavaştan okunması gereken bir kitap vardır. Şu an okuduğum Titus Groan ikinci seçeneğe uyuyor. Okuma Günlüğü yazı dizisine başlamama kitabın bu betimleme dolu dili sebep oldu diyebilirim. ^.^ Bazı kitapları bir oturuşta bitiremezsiniz, gerçi bitirmesine bitirirsiniz de keyif vermez. Gormenghast Serisi'nin ilk kitabı olan Titus Groan da bu kitaplardan biri. Kitap sizi içine çektikçe çekiyor, o kadar ki bir süre sonra o kasvetli şatonun bir parçası haline geliyorsunuz. Yaratılan mekan uçuk kaçık bir fantastik esere ait ama her şey gündelik yaşamın gerçeklik sınırları içinde. Tüm tuhaflıklar, labirentvari şato, şatoyla bütünlemiş ve kendi alanlarında yaşayan asosyal diye nitelendirebileceğimiz karakterler ve bol miktarda toz, bol miktarda karanlık. Hiçbiri doğaüstü özellik barındırmıyor ama hepsi doğaüstüymüş gibi geliyor. Bu durum okurken biraz ikilemde kalmama sebep oldu, sanırım ilerledikçe alışacağım. Kısacası tuhaf bir kitapla karşı karşıyayım, neyse ki tuhaf şeyleri severim. :3
Titus Groan'dan önce kısa bir hikaye olan Güller ve Dikenler'i okuyordum. Kitap iki taraflı yazılmış, birinde kadının diğerinde adamın gözünden olaylar aktarılıyor. Lise zamanı aldığım incecik kitabı yıllardır neden okumamışım bilinmez ama kısmet bugüneymiş. Yazar Theodora Goss kitabını kelt efsanelerinden esinlenerek yazmış. Bu arada Güller ve Dikenler sayesinde Mythpunk adında yeni bir tür keşfettim. Anladığım kadarıyla Mythpunk, peri masallarının & mitolojik efsanelerin yeniden derlenmesiyle oluşan bir tür. Benim baya ilgimi çekti, detaylı bilgi almak isterseniz Theodora Goss'un kendi blogunda paylaştığı yazıya bakabilirsiniz. Masalımsı öyküleri seven herkese Güller ve Dikenleri tavsiye ederim. ^^
Bugün kargo bana büyü getirdi. ^.^ Jonathan Strange ve Bay Norrell kitapçıda dikkatimi çeken ama elimin satın almaya gitmediği kitaplardan biriydi. Takip ettiğim bir blogdan dizisinin çekildiğini öğrenince "kitabı okumadım bari diziyi izleyeyim." diyerek 7 bölümden oluşan ilk sezonu izledim. Jonathan ve Mr. Norrell'in öyküsü saf büyü içeriyor. Bunu bir de 19. yüzyıl İngilteresi ile harmanlayınca ortaya en sevdiğim türde harika bir yapım çıkmış. Diziden aldığım istekle kitabını da almaya karar verdim ama evde biriken onlarca okunmamış kitabım dururken yeni kitaba para harcamaya gönlüm elvermedi. Sonuç olarak ukitapta yaptığım bir takasımsı satış ile (detaylı yazısı ayrıca paylaşacağım.) çok istediğim bir kitaba kavuşmuş oldum. Bu ay okur muyum bilmiyorum ama dizinin etkisi geçmeden başlasam güzel olur.
Okuma Günlüğü yazı dizisinin ilkini böylelikle bitirmiş oldum. Böyle bir başlık açıp bir şeyler yazmak nereden esti derseniz, tek bir kitap ya da tek bir dizi hakkında blog yazısı yazmak bazen sıkıcı geliyor. Ara ara ufak paylaşımlar yapma ihtiyacı duyuyorum ama bunu da kısa buluyorum. Bu yüzden ikisinin ortası bir yazı yazmaya karar verdim. Aynı zamanda ben de içimi dökmüş oluyorum vs. :3 Titus Groan bu ay okuduğum diğer üç kitaba kıyasla ağır geldi, kitap bitmeden hakkında bir şeyler söyleyip rahatlamak istedim. Sonra aklıma Okuma Günlüğü fikri geldi, böylelikle yeni bir yazı dızisine başlamış oldum. Biraz kitap, biraz öylesine karalama muhabbet eşittir Büyülü Ayraç'ın Okuma Günlüğü olacak. Açıklamayı uzatmadan burada bitiyor ve baş ağrım için ağrı kesici alıp uyumaya gidiyorum. Herkese iyi geceler, huzurlu uykular.