Anne Rice'ın vampirleri çok farklı. Yazıya nasıl başlasam diye düşündüm, post-modern dönemin vampir akımından mı bahsedip bağlasam dedim. Kafamdakilerin net özeti Anne Rice ve benzersiz vampirleri oldu. Seri 70lerde değil de 2000lerde başlasaydı daha mı farklı olurdu, diğerlerine mi benzerdi bilinmez. Okuduğum fantastik kitaplardan içinde vampir geçenleri bir kefeye, bu kitabı ise diğerine koyacağım kesin.
Kitabın yeni basım adı Vampirle Görüşme, benim okuduğumu konuşma diye çevirmişler. Vampirle Görüşme'nin orjinal adına daha uygun olduğunu düşünerek başlığı öyle attım. Vampirle Görüşme 1976 yılında yayınlanmış, 12 kitaplık "The Vampire Chronicles" serisinin ilk kitabı. Dilimize serinin ilk 9 kitabı çevrilmiş. Martı Yayınları'nın çevirdiği kitaplar haricindekilerin satışı maalesef yok. Anca sahaflardan temin edebiliyoruz. İlk üç kitabı bulmak pek kolay değil yani. Benimkini Ukitap'ta şans eseri buldum. Eski basım diye biraz çekimser yaklaştım ama çevirisi gayet güzeldi. Bazen eski basım kitaplar yenilerinden daha iyi oluyor hatta. ^^
Anne Rice ve vampirlerine geri dönecek olursam, kitabın ortamı çok kasvetli. En neşeli vampir bile kasvetli. Böyle olmalarının sebebi ise ölümsüzlük ve getirdiği yalnızlık. Kitabın ana karakteri hikayesini bir gazeteciye anlatan Louis, onun gözünden Vampirle Konuşma'yı okuyorsunuz. İçinde bulunduğu psikolojik hal melankoli yüklü. Hem kendisinin hem de çevresindeki vampirlerin karakter tahlillerini o kadar derinlemesine yapıyor ki kendimi onu dinleyen gazeteci gibi hissettim. Hatta yer yer direkt Louis oldum. Filmini izlediğim için gözümde hep Brad Pitt ve Tom Cruise canlandı, okuma daha keyifli oldu. =D
Kitap betimlemelerle dolup taşıyor. Bir yerden sonra betimleme paragraflarını hızlıca göz gezdirerek okudum. Tasvirleri ağır basan kitapları okurken çok zorlanıyorum. Vampirle Görüşme'de bu sorunu çok az yaşadım. Louis hikayesini anlatırken oluşturduğu soru işaretleri bir sonraki sayfaya daha çabuk geçme isteği uyandırıyordu. Okuyucu için hep bir merak konusu var, biri çözülünce ise yenisi başlıyor. Vampirin dünyadaki konumunu anlamlandırma arzusu bir insanın varoluşunu sorgulamasıyla hemen hemen aynı. Belki biraz daha üzücüsü, Louis vampirlerin şeytana ait olduğuna inanıyor. Şeytanla tanışıp tamamen ona ait olsaydım insani duygularımdan tamamen kopabilirdim diyor. Aslında şeytana ait olduğundan emin değil, belki de emin olsa kendini yok ederdi. Tamamen kötü olmak için fazla duyarlı biri çünkü.
Vampirle Görüşme'de insanların pek bir önemi yok. Kitabı saf vampir hikayesi yapan temel şey bu bence. Vampirler için insanlar besin kaynağı, birkaç saat eğlenip ardından öldürecekleri önemsiz avlar. Vampirlerle insanlar arasında duygusal bir bağ gözlemlemedim. Zaten kitabı vampirlerle alakalı okuduğum çoğu kitaptan ayıran şey buydu. İşin içinde bir tık daha romantizm olsa daha güzel olurmuş demedim desem yalan olur. :D Kitabın tuhaf bir sevgi - aşk anlayışı var aslında. Tuhaf diyorum çünkü karakterlerin hem cinsel eğilimlerini hem de aşka dair yaptıkları tanımlamaları kafamda oturtamadım. Louis'in ağzından yazılan hikaye genellikle onun iç dünyasını yansıttığı için diğer kitaplarda durum değişir mi bilemem. Galiba çoğu karakter biseksüeldi. Serinin diğer kitaplarında bu kafa karışıklığım aydınlanır umarım. :D
Seriyi bana öneren blogger arkadaşım @benherneysemo, okuduğun diğer vampir kitaplarından farklı olacak demişti. Kesinlikle öyle çıktı. İnsan - vampir ilişkilerinin bol bol bulunduğu kitaplar sütlü çikolataysa Vampirle Konuşma için şekersiz Türk kahvesi derim. :D Ele alış tarzının farklılığına alışmam kolay olmadı, alışınca ise asıl vampirler böyle olmalı gerçekten diye düşündüm. Serinin ikinci kitabını yakın zamanda okumayı umuyorum. Üçüncüyü de bulursam devamı Martı'dan çıktığı için daha kolay edinirim. Son kitap hariç bu arada, Kan ve Altın'ın da yayınevi farklı ve satışı yok. Yazımı okuduğunuz için teşekkürler, kitabı okuduysanız görüş belirtmeyi unutmayın. Herkese iyi geceler. ^.^
Anne Rice okuyan biri, gözlerime inanamıyorum o.o 6-7 yıl kadar önce Rice'ın biraz popülerliği vardı, belki de ben kendisini o zamanlar okuduğum için bana öyle gelmiştir bilemiyorum... Şimdi ise kitaplarını geçtim, adını bilen birilerini bulmak dahi o kadar zor ki... Anne Rice okuyan birilerini görmek güzel, kitapları hakkında böyle derin yazıları okumak ise saf mutluluk benim için :D Anne Rice'ın karakter yaratma becerisine bayılıyorum ben; kitaplarındaki karakterler gerçekçi ve kusurlu ama bir o kadar da mükemmel ^_^
YanıtlaSilAşk konusunu ele alış şeklini de seviyorum; cinsellikten ziyade şefkat ve önemseme üzerine kurulu bir aşk anlayışı var vampirlerin. Sonsuza kadar yaşayacakları için aralarında kurulan bağ da daha farklı, daha derin ve sevginin en saf hali gibi geliyor bana. Bir de vampir olduktan sonra, kanla beslenmenin cinsellik yerine geçtiğini düşünüyorum ben. Vampirler arasındaki bağın bundan da etkilendiğini sanıyorum. Vampir Lestat'a bir an önce başlamanı tavsiye ederim, Vampirle Görüşme'yi sevdiysen buna bayılacaksın ;) Ayrıca Vampir Lestat'ta Louis ile ilişkisinin boyutlarını okuyacağından kitap, aralarındaki ilişkiyi anlamlandırmana yardımcı olacaktır. Bir de, olayın Lestat açısından anlatımı var ki...
Çok yazdım, burada keseyim artık :D Kendimi bıraksam Anne Rice ve vampirleri hakkında sayfalarca yazabilirim :D Anne Rice okuduğunu gördüm ya, artık hep buralardayım :D
Ne kadar güzel ve uzun bir yorum yazmışsın, uzun yorumla görünce mutlu oluyorum. =D Hayal meyal hatırlıyorum yıllar önce D&R'de Vampir Lestat ve Lanetliler Kraliçesi 9.90lık indirimle satılıyordu, şimdi sahaflardan bulabiliyoruz ancak. O zaman Anne Rice okumak isteyeceğimi bilsem alıp evde depolardım. :D Yazarın okuduğum ilk kitabını çok sevdim, bir an önce 2.ye başlamak istiyorum. Aşkı ele alması konusunda çok doğru yazmışsın, tek kitapla çok anlayamadığımdan sonrakileri okudukça öğrenirim ben de. :D 2. kitabı çok merak ediyorum Sihirli Kitaplık ile takas yapacağız oradan elime geçecek. Gelse de okusam diye bekliyorum, umarım seriyi en az senin kadar severim, yorumun için çok teşekkürler. ^.^
SilMerhaba, blogunuzu ve içeriği çok begendim takibe aldım, bende bloguma beklerim. Yeni postlarinizi bekliyorum
YanıtlaSilMerhaba, blogumu beğenmenize çok sevindim. =) Sizin blogunuza en kısa zamanda bakacağım, sevgiler.
SilAnne Rice benim için farklı yeri olan bir yazar. Özellikle şimdiki vampir&insan aşkını anlatan furyadan önce okumuştum, hem de tekrar tekrar. Vampirlerini, onları ele alışını ve çıkarımlarını çok seviyorum. Senin de seveceğini düşünmüştüm, yanılmamışım. Çok mutlu oldum. Sonraki kitapları da umarım hemencecik bulursun, yorumlarını merakla bekliyorum. :*
YanıtlaSilSöylediğin yöntemle yorumları buldum tatlı kıs :D 3. kitap hariç baya bi' kitabını buldum en kısa zamanda seriye devam edeceğim. Beni Anne Rice okumaya teşvik ettiğin için çok teşekkür ederim. <3
SilMerhabalar, kitabı okumakta kararsızdım açıkçası vampir hikayelerinden nadiren hoşlanan biriyimdir ama Vampirle Görüşme'yi izleyen ve beğenen biri olarak bu yazıyı okuduktan sonra fikrimi değiştirdim. Zaten sahaf gezmeyi çok severim listeme +1 oldu:) Postlarınızı keyifle takip ediyorum, sevgiler.
YanıtlaSilMerhabalar, yardımcı olduysam ne mutlu bana. :) Umarım seriyi severek okursunuz, sevgiler. ^_^
SilYazını çok beğendim. Ben önce filmini izleyip ardından kitabını okumuştum. Kitabı pdf halde bulabildim, sahaflarda bile baskısını bulamadım çünkü. Harika bir kitaptı, filmden bile güzeldi. Kitaba renk katan Claudia'nın daha çok ön planda olması, Lestat'ın kitabın ilk başlarında Louis'yle dalga geçerken söyledikleri, Louis'nin kardeşi ve kesinlikle Lestat'ın babası. (Spoiler) Claudia'nın Lestat'ın boğazını kestiği yere kadar kitabı soluksuz okudum, sonraysa biraz ağır akmaya başladı sanki. Lestat karakteri gerçekten de kitaba renk katıyordu. Armand'a da gıcık oldum zaten. Twilight ile büyümüş bir nesil olarak, vampirlerden nefret ediyordum açıkçası ama bu kitap bana vampirleri sevdirdi, çünkü çok derin ve gerçekçiydi. Vampir Lestat kitabını okursan, onun için de bir yazı yaz, bu sefer daha uzun olsun. Bekliyorum. :)
YanıtlaSilMerhaba, yorumuna ancak cevap verebiliyorum kusura bakma lütfen. Ah şu baskısı olmayan kitaplar, bu gidişle ben de okumak istediğim bazı serileri pdf halinde indirip okuyacağım. Serinin 2. kitabı elimde ama 3.yü hala bulamadım. Onu bulamadan başlamam diyordum, bu gidişle zor olacak. O yüzden Vampir Lestat'ı en kısa zamanda okumayı planlıyorum. Karakterlere ve hikayeye daha bi aşina olacağımdan daha uzun yazarım inşallah. :D Sevgilerle
SilÇok sonradan yazmış olacağım ama haklısınız, bu basit bir vampir romanı değil. Anne Rice’ın hayatından izler taşıyan bir seri; o nedenle tavsiyem, kadının hayatını biraz bilip sonra okumak! Onun arayışları, kayıpları, inanışın getirdiği o içsel monolog va başkalarıyla kurduğu diyaloglarla sorgulama... Bunları kafanın bir kenarında tutup okumak en iyisi!
YanıtlaSilÇok sonradan yazmış olacağım ama haklısınız, bu basit bir vampir romanı değil. Anne Rice’ın hayatından izler taşıyan bir seri; o nedenle tavsiyem, kadının hayatını biraz bilip sonra okumak! Onun arayışları, kayıpları, inanışın getirdiği o içsel monolog va başkalarıyla kurduğu diyaloglarla sorgulama... Bunları kafanın bir kenarında tutup okumak en iyisi!
YanıtlaSil