24 Haziran 2014 Salı

Kitap Yorumu: Gölge Ateşi + Ateş Serisi Hakkında Genel Bilgi












Ateş Serisi'ni üç sene önce facebookta bir sayfa admininin şiddetle önermesiyle keşfettim. Epsilon'dan çıkmıştı ve cidden kapağına ikinci kere dönüp bakmazdım hani o derece sönük duruyordu. Neyse tabii aldım ilk iki kitabını. O zaman İntikam Ateşi daha çıkmamıştı. Karanlık Ateş ve Kan ateşi vardı ve ikisi de çok ucuzdu. Ada'dan almıştım ve korsanını bile o kadar ucuza alamayacağım komik bi' fiyata aldım. İlk kitapta Barrons'a pek alışamadım açıkçası bana aşırı testesteron yüklü geldi sanırım bilmiyorum. :D İkinci kitap Kan Ateşi'nden sonra seriye adapte oldum ve İntikam Ateşi çıksın diye gün saydığım zamanlar gelmiş oldu. Bunları niye yazdım bilmiyorum, sanırım Ateş Serisi bitince yaşadığım şoktan sonra içimdeki sevgiyi dışavurmak istedim. Buraya kadar sıkılmadan okuduysanız artık sevgimi aralara serpiştirerek Seri hakkında merak giderici bir iki bilgi aktarayım.

 Ateş Serisi 5 kitaptan oluşan Karen Marie Moning'in  yazdığı fantastik - romantik türünde bir seri. Kitap adları sırasıyla; Karanlık Ateş, Kan Ateşi, İntikam Ateşi, Rüya Ateşi ve Gölge Ateşi. En baştan belirteyim seri kesinlikle +16 diyeceğim cinsel sahneler içeriyor. Daha küçükseniz okuyabileceğiniz başka alternatifler bulmanızı ve Jericho Barrons'u şirin çocuklardansa adam gibi erkekler arayacağınız döneminize saklamanızı öneririm kızlar. :D Konuya genel bir giriş yapalım; MacKayla Lane Amerika'da ailesiyle beraber mutlu mesut bir hayat süren sarışın şirin bi' kızımız. Ablası Alina İrlanda - Dublin'e üniversite okumaya gidiyor ve pat, Alina'nın ölüm haberi geliyor. Ve bu sıradan bir ölüm değil, cinayet, baya vahşi bi' cinayet hem de. Ablasını kaybeden Mac bunu kimin yaptığını bulmak için Dublin'e gidiyor ve burdan sonra bizim hikayemiz de başlamış oluyor. Telefon etmek için sığındığı kitapçı - antik eşya dükkanı Jericho Barrons'un mağazası çıkıyor. İlk başlarda Jericho'nın bana düşündüğümden daha az çekici gelmiş olmasının sebebi muhtemelen çok soğuk olmasıydı. Evinize dönün Bayan Lane, evli mutlu çocuklu olun Bayan Lane diyip duruyordu Mac'e. Yahu kızın ablası ölmüş sence döner mi be adam. Neyse işte baktı ki böyle olmuyor Mac geri dönmeyecek tamam o zaman Dublin'in gerçek yüzünü gör de ona göre koru kendini Bayan Lane dedi, aralarında bir anlaşma imzalandı (neden olduğu spoiler kanımca) ve ikisinin birlikteliği böyle başlamış oldu. Birliktelik dediysem yanlış anlaşılmasın iş ortaklığı yani. Tüm seri boyunca ikili arasındaki elektriği hissediyoruz ama Barrons kendini bir kadına bağlamayacak kadar sert ve Mac'in amacı da ablasının katilini bulmak, biriyle ilişkiye girmek değil.


Kitabın fantastik yanını genel tanımla periler diyeceğim varlıklar oluşturuyor. Bunlar Seelie ve Unseelie olarak ikiye ayrılmışlar. Seelilelar için iyi, Unseelielar için kötü denebilir ama iki ırk da insanlardan çok farklı bir şekilde yaşıyorlar, insanları pek önemsedikleri söylenemez. Yani aslında her ikisi de insanlık için tehlikeli bu varlıkların. Epsilon kitaplarında Unseelielar Melun olarak geçiyordu Seeelielar'sa Mukaddesler'di sanırım. Seri Artemis'e geçince öyle bi' değişiklik oldu yani. İlk kitabı okuduğumda Mukaddesler çok mükemmel varlıklarmış da Melunlar iğrenç yaratıklarmış gibi gelmişti. İlerledikçe aralarındaki fark kapandı hatta Seelielar'ın gereksiz güzelliği sıktı Unseelielar'ın kötü görkemi daha ilgi çekici gelmeye başladı. Sanırım Mac nasıl hissediyorsa düşüncelerim de ona uydu okurken.


Kitap boyunca kafamı en çok kurcalayan şey kim bu Barrons oldu?  İnsan olup olmadığını bile sorguluyorsunuz ve son kitaba kadar gizemini koruyan bir durum bu. Aynı Şekilde Mac'in ne amaçla bu olaylara dahil olduğu da son kitapla açığa çıkıyor. Barrons'un okuduğum tüm kitaplar arasındaki en mükemmel erkek karakter olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Anlatılmaz yaşanır gerçekten okuyun ne hissettiğimi anlayacaksınız. :D O olmasa Ateş Serisi çok daha sönük olurdu bence seriyi bulunduğu konuma getiren kişi kesinlikle o. Bize böyle mükemmel bir varlık sunduğun için teşekkürler Karen. :D

Seri hakkında genel olarak bahsetmek istediklerim bunlardı. Bana kalırsa kimsenin beğenmeme ihtimali yok ama çeviriler biraz can sıkıcı, çok iyi olduklarını söyleyemem. O sizi soğutsa da olaylara adapte olunca göze batmıyor pek. Akıcı, temposu yüksek, binbir çeşit mikemmel erkek dolu bir seri. Üstelik Mac hem çok tatlı hem de gerektiğinde intikam makinesine dönüşebilen, mantıklı kararlar alabilen biri. Ana karakter açışından sıkıntı yok yani.



Bundan sonrası son kitap Gölge Ateşi hakkındaki yorumum olacak, diğer kitapları okumamış olanlar okumasın yani spoiler almayın sonra. ^^ Seri hakkında merak ettiğiniz başka şeyler de varsa sorabilirsiniz, son kitabı okumamış ama diğerlerinde belli bir yere gelmiş olanlar görüş bildirirse sevinirim.

Rüya Ateşi'nin sonunda hayııııııııııııııırr diyerek kendimi koltuktan koltuğa fırlatmıştım. Hayır o Jericho değildir başkasıdır dedim ama Mac başka kim için bu kadar üzülebilirdi ki. :/ Yine de o olsun olmasın Jericho'nun seriden çekilme gibi bi' ihtimali olmadığını bildiğim için içim rahattı. Konuya çok fazla girmeden ne düşündüğümü yazacak olursam Gölge Ateşi'yle cevapsız kalan her şeyi öğreniyoruz. Mac kim Barrons kim Sinsar Dubh'a ne olacak, Alina'nın katili kim gibi gibi. Öyle de olması gerekiyordu gerçi ama önceki kitapta Sinsar Dubh'a o kadar odaklandım ki mesela Mac'in asıl gelme amacını, Alina'nın katilini unuttum. Temposu yüksekti, sürekli bir şeyler oluyordu çünkü dediğim gibi her şey açığa kavuşuyor sayfa sayfa. Sonundan memnun kaldım belki daha ihtişamlı bir şey beklediğim için azıcık buruk bitirdim ama hiç değilse saçma olmayan güzel bir sondu. Seriyi bitirmiş olmak üzücü, Barrons'un ne olduğunu öğrenmek sevindirici. :D O kadar karmaşık olayların içinden çıkabilmek kolay olmadı, Moning'in iyi yazdığı sırf burdan bile belli. Saçmalayabilirdi de çoğu bestseller yazarı gibi alelacele bir son yazabilirdi ama öyle olmadı. Dublin'i en çok gitmek istediğim yer yapan Ateş Serisi'ne ve Barrons'a veda etmek kolay değil ama işte n'aparsınız. Son kitabı okuyan herkesin görüşünü bekliyorum, burada bitireyim artık yazımı. ^^




14 yorum:

  1. En sevdiğim seri. Kitap çıktığı gibi alıp okudum valla. Hatta defolu geldi ama geri göndermeye cesaret edemedim bir kaç gün daha kargo beklerim diye. ^^

    Bu serinin en güzel yanı, karakterler her ne kadar kurgu da olsa insana çok fazla gerçekçi hissettiriyor olması. Hani Barrons kızıyor ya Mac'e beni insanlaştırma diye, bence Karen en başından beri yapıyor zaten bunu. ^^ Elini uzatsan sanki sırlar odasında ki gibi kitabın içine giriverceksin de Barrons'u kanlı canlı karşında bulacak gibisin. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle katılıyorum, o kadar gerçekçi ki sanki Dublin'e gitsem Mac'le Barrons'u atışırken bulacakmışım gibime geliyor. Barrons gibi birisinin gerçekçi olması kitabı okurken uhuuu yaptırıyor adam rüyalarıma girdi kaç kere. :D

      Sil
  2. Çok güzel ve okumayanlar için spoiler olmayan güzel bir yorum olmuş. Eline sağlık. :) Ah, bu seri bitti diye ne kadar üzgünüm anlatamam! Olmadı yani o son beni tatmin etmedi kesinlikle. Tamam güzel bitti, her şey açığa çıktı falan ama ben de senin gibi daha ihtişamlı bir son beklerdim.. Daha çok Mac&Barrons beklerdim kesinlikle. Dört kitaptır bu kitaptaki gibi sahneler bekliyorduk ve bu yüzden bana çok az geldi.. Bu seriyi bloglarda görüp keşfettim, herkes Barrons Barrons diye yıkıyordu ortalığı. :D Ama iyi ki geç başlamışım yoksa kitapları beklerken ölürdüm herhalde, seri süründü zaten resmen.. Barrons da.. Ah ne yazsaaam, artık okuduğum her erkek karakteri onunla kıyaslar oldum kesinlikle 1 numarayı zorlar.. Yazarın da çok güzel kurguladığını düşünüyorum her şeyi. Ama o çeviri gerçekten berbata yakındı bence! Birçok şey değişti, hele son kitapta Barrons bildiğin mafya babasına bağladı. :D Onun dışında herkese okumadan ölmeyin diyeceğim bir seri ki kuzenime verdim bile okulu biter bitmez. :) Ben de bloguma beklerim bu arada..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnan spoiler içermesin diye çok kastım dilimin ucuna gelenler oldu ama bu da spoilera girer şimdi diyip yazmadım. :D Aynen her şey yerli yerine oturdu, güzel de bitti ama ben daha ihtişamlı bir şey bekliyordum yine buna da şükür. :D Barrons'u anlatmaya kelimeler yetmiyor di mi, yakışıklı kültürlü güçlü zengin espri anlayışı yerinde karizmatik ağırbaşlı çekici gibi gibi bir milyon sıfat sayarım ama hepsini toplasam yine de onu tarif edemiyorum. :D

      Sil
  3. güzelim seri bitti. böylesi az bulunur cidden. artemis'e geçince çeviri çok sıkıntı oldu evet, ama yine de okutturdu kendini. çıkmasını dört gözle bekleyip sürekli araştırdım gölge ateşini. neredeyse gün saydım. ve değdi. şu an okumamış olmayı dilerdim. hepsini, ardarda, sindirerek okurdum. yazara da hakkını vermeli, bu nasıl hayalgücü, nasıl kurgu. şimdi ne okuyacağız büyülü ayraç :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne okuyacağız şimdi hoff hoff gül gibi Barrons gitti. :D Keşke okumamış olsak ya araya yıllar gire gire bitirdik seriyi. .D

      Sil
  4. Benim tuhaf ilişkimin olduğu güzel seri. İlk kitabı 2012'de okuyup beğenmiş, 2. yi de hemen almıştım ama bir türlü elime almamıştım nedense :( Sonra seri bir çok sorun yaşadı çıkmadı, geç çıktı, ardından yayınevi değiştirdi, saçma sapan yorumlar okudum vs. Seri tamamlansın da bir sakin kafayla okuyayıma dönüştü benim için. Fırsat bulduğumda kafam rahat devam edeceğim, oh :) -Bura cidden ağlama duvarı benim için -_- Güzel bir yorum olmuş, eline sağlık.Seçtiğin resimleri ayrı bir beğendim ^_^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cidden değişikmiş. 0.0 Fırsat bulduğunda Barrons'a geniş bir vakit ayırmanı öneririm tatlı kıs, ortamı falan ayarlamak gerek, kimse tarafından rahatsız edilmeyecek olmak gerek falan. ;) Resimleri beğenmene çok sevindiiim ve çok sıcak Allah'ım beynim sulandı biraz garip yazdıysam kusura bakma. :( Okuyunca yorumunu görmeyi çok isterim. *.*

      Sil
    2. Tatlı kıs :D Koptum. Ayıracağım kendisine geniş bir vakit, gel bebeğim *_* Aksine çok yerinde bir yazı olmuş. Spoiler vermeden seriyi çok güzel anlatmışsın sana kattıklarıyla birlikte. Son zamanlarda okuduğum yorumlar sadece çeviri, edisyon vs eksikliği üzerineydi, tabi ki eksikliklerden bahsedilir ama onları çıkarsan yorum kalmayacak o derece. Düzgünce bir yorum görünce damlayıverdim :)

      Sil
    3. Heheheheheh ay çok mutlu oldum. :3 Barrons yazarken bile inan mantıklı düşünemiyorum o kadar gerçekçi ki, sanki Dublin'e gitsem orada beni bekliyor olacak. O yüzden adı geçince tatlı kıs bebeğim, geniş vakit ayırmak gibi terimleri kafamda sapıkça şeyler kurarak yazıyorum. :D Ben de yorumlarda eksiklerin çok vurgulanmasını doğru bulmuyorum yani teknik eksiklerin.

      Sil
    4. Belki oralardadır, gitsek mi tatlı kıs *_* Yoldan çıkma mod on :P

      Sil
    5. Bana bi' ateş bastı şu an :D Gidelim tatlı kıs, Barrons varsa ben de varım :3

      Sil
  5. Bende şu an 2. Kitaptayım ama çok merak ettiğim şey Barrons ve Mac arasında birşey oluyor mu ? Yani birbirlerine aşık oluyorlar mı yoksa Mac için başka birisi mi oluyo ?

    YanıtlaSil