18 Aralık 2019 Çarşamba

Yeni Yıl Çekilişi

Herkese merhaba! Senelerdir blogdan çekiliş yapmıyor, genelde instagram üzerinden kitap hediye ediyorum. Bu sene hem yeni yıl hem de blogumun yedinci yılı vesilesiyle buradan kitap hediye etmek istedim. Görseldeki kitaplardan istediğinizi bir kişiye hediye edeceğim. Hepsi okuduğum, çok beğendiğim ve herkese tavsiye ettiğim kitaplar. Katılmak için blogumu takip etmenizi (mail veya gfc ile), yoruma 2019'da okuduğunuz ve beğendiğiniz üç kitabı yazmanız yeterli. Böylece birbirimize kitap tavsiyeleri vermiş oluruz. :) Ek hak için beni twitter ve instagramdan (@buyulu_ayrac) takip edebilir, çekilişi sosyal medya hesaplarınızda paylaşabilirsiniz. Her biri +1 hak getirecek, örneğin twitterdan takip edip çekilişi paylaşan birisinin +2 hakkı olacak. Bu yüzden ek hakları yaptıysanız linkleriyle birlikte yorumunuzda belirtmenizi rica ediyorum. 


Prenses ve Curdie & Goblinler seri olduğu için set olarak verilecektir. Bu arada çekilişe blog dışı bir kaynaktan ulaştıysanız (sosyal medya) lütfen belirtin. Blog çekilişleri eskisi gibi popüler mi bilmiyorum, bakalım göreceğim. :3 Çekilişe 18 Aralık 2019 - 1 Ocak 2020 tarihleri içinde katılabilirsiniz. Ocağın ilk haftası açıklayacak, kazananın istediği kitabı internetten sipariş edip göndereceğim. Kargo bana ait, katılım sadece Türkiye içinde geçerlidir. Unutmadan,  blogumu desteklemek isterseniz reklamlara tıklayarak bunu yapabilirsiniz. Herkese bol şans ve şimdiden mutlu bir yıl dilerim. 🎄🎅

1 Aralık 2019 Pazar

Aralık Ayında Okuyacaklarım

Yağmurlu bir aralık gecesinden herkese merhaba. Bu ay okumayı planladıklarımın bir kısmı geçen aydan kalanlar, diğerleri ise sene bitmeden okurum diyerek son dakikaya bıraktıklarım. Sene başında kendime bu yıl şunları kesin okuyacağım diye bir liste yapmıştım. Henüz kontrol etmesem de çoğunu tamamlayamadığımı biliyorum. :D Erasmustan dönünce okuma düzenimin baya bozulduğunu fark ettim. Hala toparlamaya çalışıyorum. Gerçi senelik 100 kitap hedefimi tamamlamama dört kitap kaldı, düşündüğümden az okumadım ama yeterince verim alamadım gibi.


Aralık ayında okumayı planladıklarım bu şekilde. Aslında daha çok akademik okuma yapmam gerekiyor, bu sene yüksek lisans tezimi vereceğim. Yüzüklerin Efendisi Serisi'ni bu sene okurum demiştim, ilk kitabı kasım ayında bitirdim. Diğer ikisi aralığa kaldı, her ne kadar bitiririm desem de içimden bir ses Kralın Dönüşü ocağa sarkacak diyor. :3 Bhagavad Gita ve Rüya Mektupları ayın kesin okunacak olanları. Özellikle Bhagavad Gita, resmen okuduğum her kitapta karşıma çıkıyor. "Beni neden erteliyorsun" der gibi, ya da biraz musallat gibi. :D Şaka bir yana çok şey katacağını biliyorum, ilk elime aldığımda farklı bir bilinçteydim, şimdi daha iyi anlayacağımı biliyorum. Ayı güzel yazarlar ile sonlandırmak istiyorum, Gaarder'ı bu yüzden seçtim. Şu an Anlatış'ı okuyorum, biraz karışık geldi ama açılacağını umut ediyorum. :) Umarım hepimiz bu ay çok güzel kitaplar okuruz, yılın son günleri keyifli geçşin, lapa lapa kar yağsın dileklerimle. ❄⛄Unutmadan,  blogumu desteklemek isterseniz reklamlara tıklayarak bunu yapabilirsiniz. Instagram hesabımda buraya göre daha aktifim ve ara ara çekilişler yapıyorum. Yeni yıl için de güzel bir çekiliş yapmak istiyorum, beni oradan da takip ederseniz sevinirim.^_^

8 Eylül 2019 Pazar

Hep Yuvaya Dönmek - Ursula K Le Guin

"Kadınlar içeride tutulur, ama dışarıda bırakılırdı."




Hep Yuvaya Dönmek Ursula'nın doruk noktası diyebilirim. Şimdiye kadar okuduğum tüm kitaplarından çok farklı. Bu kitabında yazabileceği her şeyi yazmış, verebileceği her şeyi vermiş. Ve özgürlük, Hep Yuvaya Dönmek'in en güzel yanı özgürlük duygusu. O kadar güzel, o kadar olması gerektiği gibi aktarmış ki, okurken hissettiğim özgürlüğü tüm hayatım boyunca duyarsam huzurlu ve mutlu bir ömür sürebilirim.
Kitabı edebi bir metin gibi okumak kolay değil, genel olarak okumak da pek kolay değil çünkü çok katmanlı bir metin. Yazar bu kitabında Amerikan Yerlilerinden esinlenerek bir halk yaratmış ve onlara dair her şeyi anlatmış. Gelenekleri nasıl, ne yer ne içerler, şiirleri, oyunları, tiyatroları, kısa öyküleri... Bunun yanında "Anlatan Taş" ismini verdiği bir karakterin öyküsü mevcut, aralıklarla onu okuyorsunuz. Kitabın en sevdiğim kısımları Anlatan Taş'ın hikayesinin olduğu kısımlardı. Kalan bölümleri için okumak da keyifli oldu çünkü Ursula en  sevdiğim, tarzını neredeyse tamamen bildiğim bir yazar. Başka türlü zorlar diye düşünüyorum, hatta bana kalırsa Ursula'dan okuyabileceğiniz her şeyi okuyup ondan sonra Hep Yuvaya Dönmek'e geçilmeli. Ya da edebi bir metin olarak görmeyip, bilmediğimiz bir ulusu anlatan tarih kitabı gibi düşünerek okuyabilirsiniz. Ursula'nın yarattığı, edebiyatın sınırlarını geçmiş bir dünyayı çok merak ediyorum derseniz bekletmenize gerek yok. Evet bu kitabında edebi bir şeyler sunmuş ve aynı zamanda edebiyatın sınırlarının ötesinde bir evren yaratmış. Hayran kaldım, çok sevdim. Sadece daha çok kurgu görmeyi umuyordum, olsun böyle de güzeldi.
Özgürlüğe geri dönmek istiyorum. Pat diye gireceğim: Kendini özgür hisseden var mı? Kendini özgür hissediyor musun, ben hissetmiyorum. Kafam binlerce fikirle, yapılması gereken, gerekli ve gereksiz olan o kadar çok şeyle dolu ki... En başta bu benim özgürlüğümü kısıtlıyor. Huzursuzca kullandığım sosyal medya ağları, internet özgürlüğümü kısıtlıyor. Yan yana dizilmiş bin tane evin arasında yaşamaya çalışmak özgürlüğümü kısıtlıyor. Hatta ev mevsuzu aşırı büyük bir dert. Eskiden oturduğumuz semtte bizim evin camıyla karşı apartman arasında kendi bahçemiz, cadde ve onların bahçesi vardı. Şimdi ise zıplasam erişebileceğim yakınlıkta bir sokakta yaşıyorum. Birileri para kazansın diye gemilere tıkılmış köleler gibi yaşıyoruz. Yani hem içten hem dıştan öyle bir kuşatılmışız ki özgürlük falan yok, özün kendisi yok olmak üzere zaten, gür olmasını geçtim. (Özü gür kelimesini açan hocamı saygı ve sevgiyle anıyorum.) Hep Yuvaya Dönmek ise bunun tam tersini gösteriyor. Sakin ama durağan olmayan, dünyayı ve kendini dinleyerek yaşayan insanları anlatıyor. Bunun düşüncesi bile o kadar güzel ki. Siz de biraz düşünün, nasıl özgür olunur, bu çağda, bu koşuşturmada kalıp aynı zamanda özgür olabilir miyiz?
Burada kısaca bahsedip işte bu kadardı diyebileceğim bir kitap değil, hakkında yazılsa tez çıkar belki de. Bitireli günler oldu ama hala üstünde düşünüyorum, muhtemelen bir müddet daha etkisinde kalmaya devam edeceğim. Bu ay Ursula'dan Kanatlı Kediler Masalı 3'ü okumayı planlıyorum. Çok tatlı, koleksiyonluk bir çocuk kitabı serisi, edinmenizi tavsiye ederim. Son olarak, blogumu desteklemek isterseniz reklamlara tıklayarak bunu yapabilirsiniz. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, herkese keyifli bir hafta dilerim. 

31 Ağustos 2019 Cumartesi

Polonya'da Erasmus Yapmak / Yararlı Bilgiler (Valiz - Günlük Yaşam- Gezi)

Herkese merhaba, bu yazıda erasmus hakkında faydalı olacağını düşündüğüm şeylerden bahsedeceğim. 2018 Güz Dönemi'nde Polonya'nın Gdansk kentinde erasmus yaptım. (Ah keşke zamanı bir sene geri alsak.^^)  Bu sene gidecek olanların işine yarayacak genel bilgiler paylaşmak istiyorum. Farklı bir yazıda daha sohbet havasında yaşadıklarımı anlatacağım da tabii. :3 Şimdilik yeni gidecek öğrencileri için (çok şanslısınız hani yerinizde olmak vardı. :P) valiz hazırlığı, Polonya'da yaşam, yeme içme, hava durumu koşulları, gezi ipuçları ve ırkçılık var mı (var) gibi konulardan bahsedeceğim. Lafı uzatmadan valiz hazırlığına geçiyorum. 
Gdansk Old Town

Erasmus Valiz Hazırlığı İçin İpuçları
Polonya'nın kuzeyine (Varşova ve üstüne) gidecekseniz soğuğa hazır olun. Gerçekten çok soğuk, özellikle aralık sonu - şubat sonu arası. Yanınıza kalın yün çorap (bol bol, hem yürürken ayaklarınızı korur), termal içlik (gezilerde yatarken pijama niyetine giyebilirsiniz de), soğuk algınlığı için kaliteli bir vitamin, iki adet kalın yün atkı, (kocaman olanlardan - biri kirliyken diğerini giyersiniz) sağlam bir mont ve bot (botta paraya kıyın arkadaşlar, onunla gezeceksiniz sonuçta) alın. Soğuk dışarıda her türlü üşütecek, bu önlemler biraz daha az üşümeniz için. Yurtlar sıcak oluyor, dışarıda hava -15 iken siz içeride tişörtle oturabiliyorsunuz rahat olun. Gözünüzü korkutmuş da olmayayım zaten bir şekilde alışıyorsunuz o soğuğa. :)

Soğuk için hazırlık yaptık. Kıyafetten devam edersem, günlük ne giyiyorsanız alın işte zaten içerisi hep sıcak. Gece dışarı çıkacaksanız ona uygun kıyafetler ve ufak bir çanta da götürebilirsiniz. Tabak bardak vs. için kimisi yanınıza alın orada pahalı diyor ama bence yük etmeye gerek yok. Pepco adındaki marketlerden uygun fiyata edinebilirsiniz. Kişisel eşya olarak sevdiğiniz bir kupayı yanınıza almanız yeterli olur. 
Valize banyo terliği, bornoz yerine peştamal (hem büyük oluyor hem de ince ve hafif), birkaç kişisel eşya (yurt odasını ev haline getirecek), düzgün bir ev terliği, yastık kılıfı, bir adet nevresim takımı, ilk günler için biraz yemek (adaptasyonda işe yarıyor, annem dolma sarmıştı. :d), iyi bir powerbank (geziler için çok önemli) ve teramisin (kışın çatlayan dudak çevresine başka çözüm bulamadım) koyabilirsiniz Şimdilik aklıma bunlar geldi. 

Banka hesabı çoktan açılmıştır diye düşünerek o konuya çok girmeyeceğim. Ben Ziraat kullandım, Polonya'da Santander ile anlaşması var ve her yerde bankamatiği mevcut. Polonya'nın para birimi bizimkine yakın ve şu anki ekonomik koşullarımızı düşününce orada alım gücünüzün hemen hemen aynı olacağını söyleyebilirim. Örneğin burada 1500 lira ile alacağınız miktarda gıdayı orada 1000 zloty ile alabileceksiniz. Polonya'ya gittiğimde gıda çok pahalı sanıyordum ki dönünce burada artan fiyatlar beni çok şaşırttı. Geçen seneden günümüze uçuk bir artış olmadıysa şu an Polonya'da gıda, alkol, sigara vb. şeyler Türkiye'den daha ucuz. 

Polonya'da Günlük Yaşam İçin İpuçları

Evet erasmus demek partilemek demek ama bir süre sonra gündüz gözüyle de etrafı gezmeye çalışsanız iyi olur. :) Güz dönemi gidenler özellikle aralık gelmeden gündüz gözüyle etrafı bol bol gezsin çünkü sonra hava çok erken kararmaya başlayacak. (öğleden sonra üç gibi. :/) Bu o kadar moral bozuyor ki anlatamam. Kaç gece geç yatıp da uyanınca yine karanlığa kalkığımı bilirim. O yüzden psikolojinizi korumak adına erken kalkmaya özen gösterin. 

Taxify ve Uber uygulamalarını mutlaka indirin. Özellikle Taxify ile oldukça uygun fiyata ulaşım sağlayabilirsiniz. Bunun dışında tuhaf isimli (Jakjode gibi :D) bir ulaşım uygulamaları var, hangi  toplu taşıma aracı ne zaman geliyor, nereye gidiyor vs bunları gösteren. Google Play'den onu da indirebilirsiniz. 

Telefon hattı olarak hepimiz (erasmuslu Türkler) Orange aldık. Yalnız kiminin interneti yurt dışında kullanıma açıkken bazılarımızınki kapalıydı, nedenini çözemedik. Benim internetim de yurt dışına kapalı olanlardandı, büyük bir sorun yaratmadı ama hat alırken bunu iyice sormanızı tavsiye ederim. Orange hattında internet bol bol varken arama çok kısıtlı. Bu yüzden arkadaşlarınızı wp üstünden arasanız daha iyi olur. 

Polonya'da erasmusta bol bol Türk var, denk gelmemenize imkan yok. Bunun dışında  İspanyol, Portekizli ve Fransızlar çoğunlukta. Türklerle takılmam diyorsanız ilk birkaç hafta olabildiğince yabancılarla sohbet halinde olun, şahsen beni tam tersini yaptım ve pişman olmadım. Gezileri çok sevdiğim bir Türk arkadaşımla yaptım mesela, birbirimizin halinden anladığımız için genel olarak çok keyifli geçti. Yabancılarla diyalog geliştirmek isterseniz derslere olabildiğince katılım sağlayıp oradan arkadaş edinebilirsiniz. Özellikle projesi olan derslerde bu kaçınılmaz oluyor, sonuçta birlikte saatler geçiriyorsunuz. 

Polonya'nın yemek kültürü yok arkadaşlar. En azından bizimkine kıyasla yok. Gerçekten ben bu kadar saçma bir mutfak görmedim. Tatlı turşu, tatlı peynirli mantı (Dumpling, bizdeki mantının büyük ve gereksiz versiyonu), bol bol haşlanmış soğan parçaları içeren tuhaf gözlemeler, inanılmaz ağır bir tadı olan domuz eti, balık çorbası diye önünüze koyulan kılçıklı yemek suyu... Genel olarak yediğim hiçbir şeyden zevk almadım. Sadece Zapiekanki adındaki fast food türünden bir yemekleri var, bizdeki pideye biraz benziyor ama daha güzeli. Yurtta kalacağınız için yemekleri de mutfakta halledersiniz. 

Günlük yaşamdan devam edelim. Karşıdan karşıya geçerken yaya geçidini gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz, araçlar duruyor! Direkt duruyor yani ilk bir ay buna alışma süreci yaşadım. :D Bunun yanında yaya olarak bisiklet yolundan yürümek, kırmızı yanıyorken yol boş olsa dahi karşıdan karşıya geçmek yasak, yere çöp atmak yasak ki her yerde çöp kovaları var zaten yere atacak insanın özellikle pislik yapıyor olması lazım. Marketler akşam dokuzda kapanıyor, tekeller ve ufak marketler gece onbire kadar açık. Gece yarısı acıkırsanız dönerciler (orada donmuş döner tadındaki ete kebap deniyor) açık ve öğrenci yurdu yakınlarında mutlaka birkaç tane var. Türklerin işlettiklerini tercih edin, Arap işletmelerinin kullandığı baharatlar korkunç. 

Son olarak, Polonya'da ırkçılıktan bahsedeyim. Evet ırkçılık var, Gdansk nispeten liberal olduğu için iç kesimler kadar ırkçılık yoktu, yüzünü İskandinav Ülkeleri'ne dönmüş bir kent. Kadın olarak ırkçılığa uğrama ihtimaliniz oldukça düşük çünkü tesettürlü değilseniz Türk olduğunuzu düşünmüyorlar bile. Esmer iseniz İspanyol, İtalyan ya da Portekizli olduğunuzu sanıyorlar. Hep alışveriş ettiğim marketin kasiyeri bana Hola demişti hani o derece yani. :) Sarışınsanız zaten direkt kendilerinden olduğunuzu düşüneceklerdir. Bunun dışında ırkçılık yapanların çoğu beyinsiz erkeklerden oluştuğu için onların gözünde kadın olarak aşağı konumda olmanız (evet Polonyalı erkeklerin de dengesiz olanı çok) sebebiyle sizi gözle taciz etmek dışında bir şey yapmayacaklardır. Hop bayana laf etme hesabı. :) Erkekler ırkçılığa maalesef uğruyor, dikkatli olunmasını tavsiye ederim. Gerçi adamlar haksız diyemem, erasmusa giden Türk erkeklerinin büyük bir kısmı sanırsın çok daha farklı bir şey için gelmiş gibi davranıyor. (Bu gözler şahit oldu.) Haliyle adamlarda bir ön yargı oluşmuş, kırmak imkansız. Kurunun yanında yaş da yanıyor ne yazık ki. Böyle dedim ama Polonya insanı genel olarak kibar, özellikle gençler. Gayet sağlıklı bir iletişim kurabileceğiniz, kişisel alanınıza girmeyecek seviyede yeterli bir sıcakkanlılığa sahipler. Eh, yaşlılar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, biraz asabiler. :) 
Canım Gdansk <3 
Erasmusta Gezmek İçin İpuçları
Bu uzun uzun anlatılacak bir konu olduğu için özetlemek adına maddeler halinde yazacağım. 
1. Senelik gidiyorsanız gezilerin çoğunu bahara atın, soğukta gezmek gerçekten çok zor.
2. Uzun uzadıya geziler ayarlamayın, en fazla bir hafta olsun, sırt çantanız daha hafif olur hem.
3. Güz dönemi gezecekler kasımda mutlaka gezmeye başlasınlar. Özellikle soğuk ülkeleri kasım bitmeden gezseniz daha iyi olur.
4. Uçuşlar çok ucuz ve Pegasus ayarında. Bu yüzden atıyorum bir haftasonu Stockholm yapabilirsiniz. Wizz Air'in cumartesi sabah çıkışlı pazartesi akşam dönüşlü uçuşları vardı, faydalanmak isterseniz pazartesiye ders koymayın derim.
5. Tek gezin, çekinmeyin ve bunu yapın, gerçekten çok iyi hissettiriyor. Ben tek gezdiysem herkes gezebilir. :D 
Stockholm'de bir metro durağı, en güzel tek gezimdi
6. Yabancı arkadaşlarınızla gezecekseniz bütçenizi onlara bildirin ki gezide sorun olmasın. Euro bölgesinde yaşayanların gezi anlayışı ister istemez farklı oluyor. 
7. Christmas gezisi... İlk günler çıkmanızı tavsiye etmiyorum, her yer kapalı oluyor. Marketler de buna dahil. Haliyle zorluk çekiyorsunuz ki zaten hava soğuk. Gezerim sonra da şurada yeni yıla girerim diyerek yapılan planlar yorgun argın dönerek bitiyor. Şimdiki aklım olsa yeni yıla erasmusa gittiğim kentte girerdim. 
8. İlk defa yurt dışına çıkmış biri olarak klasik Viyana Budapeşte Prag + Bratislava turunu yaptım. Gerekli olmadığını söyleyebilirim. Bunu yapmaktansa tek tek ya da ikili gezebilirsiniz. Bratislava'ya gitmeyin gerçekten hiçbir şey yok, küçük ve pahalı bir kent.
9. Mutlaka ama mutlaka kuzey ışıklarını görün. Alacağınız ilk bilet bu olsun. Gezi arkadaşınız yoksa bile ilk haftalarda tanıştığınız birisine teklif edin. Ben olsam İzlanda'yı tercih ederdim, şehir merkezinden kuzey ışıklarını görebileceğiniz bir ülke. Norveç - Tromso ışıkların en iyi göründüğü yer olmakla beraber ormanın içine girmeniz gerekebilir. İkisinden birini tercih edin, ben göremedim siz görün. :)
10. Gezerken yorulacak, soğuktan tir tir titreyecek, aç kalacak ve sinirleneceksiniz. Bu yüzden gezi arkadaşınızı iyi seçin, ben bu konuda çok şanslıydım. Dönüp bakınca yine olsa yine yaparım, yine üşürüm, yine ıslanırım dediğim, harika anılarla dolu bir gezi süreci geçirdim. 
11. Plan yapmaya üşeniyorsanız bileti alın dursun kenarda. Zamanı gelince mecburen planını yapacaksınız. :)
12. Flixbus'ın yanında Orta Avrupa gezisi için RegioJet var, onu tercih edin. Sıcak çikolata ikramı bile vardı, çok memnun kaldığım bir firma oldu. AMSBus'tan uzak durun! Gerçek anlamda korkunç bir deneyim oldu, daracık koltuk aralarını geçtim otobüs arıza yaptı ve 3 saate yakın gecenin ayazında yeni otobüs bekledik. 
13. Şehir değiştirir gibi ülke değiştireceksiniz, lütfen gezebildiğiniz kadar gezin. Vatikan'ı da sayarsam on ülke gezdim ve bana yetmedi. :) 
Bir yanım Floransa'da kaldı :)
Benim Polonya'da erasmus yapmakla ilgili vereceğim öneriler bunlardı. Umarım işinize yarar ve umarım çok keyifli bir erasmus geçirirsiniz. Her türlü çok güzel geçecek zaten de umarım istediğinizden çok daha güzel geçer. Hazır vizeniz varken bol bol gezin, yeni insanlarla tanışın ve kendinizin hiç bilmediğiniz yanlarını keşfedin. Ben PG Gdansk'te okudum, sorusu olan varsa seve seve yardımcı olurum. Buradan yorum atabilir ya da maille ulaşabilirsiniz. Erasmus yapanlar deneyimerini yorum olarak yazarsa sevinirim. Genel içeriklerimden farklı bir yazı oldu ama erasmustan bahsetmesem olmazdı. :) Son olarak, bloguma destek olmak isterseniz gördüğünüz reklama tıklamanız beni mutlu edecektir. Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle, kendinize iyi bakın. 

6 Haziran 2019 Perşembe

Karanlık Şato Yeni Sakinlerini ve Misafirlerini Arıyor


Selamlar, bildiğiniz üzere 2018'in başında bir Gotik Edebiyat Kulübü kurdum: Karanlık Şato. O zamandan beri üyelerle birlikte gotik türünden okumalar ve incelemeler yaptık. Kimimiz türü yeni öğrendi kimimizin gotik bilgisi pekişti. Bu vesileyle Kayıp Rıhtım için gotik üzerine yazılar yazdım. Daha yeni Goodreads grubumuz açıldı, sosyal medyada da aktif olmaya çalışıyoruz. Çok yakında internet sitemiz de oluşabilir. Ancak bunların devamlılığı için gotik türünü seven veya tanımak isteyen yeni üyelere ihtiyacımız var. Bu yüzden şatoya hem misafir hem de sakin arıyoruz. :) 
Misafirler bizimle birlikte türden okumalar yapacak ve hakkında tartışacağız. Sakinler ise  biraz daha iletişimde olacağımız grup, Karanlık Şato'nun duyurulması ve ayakta kalması için sosyal medya ve diğer mecralarda birlikte rol alacağız. Şu an 14 kişiyiz, hepimiz çok aktifiz diyemem. Bu sebeple gotik türünü gerçekten seven kişilere ulaşmaya ihtiyacım var ki keyifli bir grup olalım. ^^ 
Sadece misafir olmak isteyenler bizi sosyal medyadan (@karanliksato) takip edebilir ve Goodreads grubumuza üye olabilir. Şatoya yerleşmek isteyenlerin ise berfinknt@gmail.com adresinden ya da instagram hesabımıza mesaj atarak bize ulaşmasını rica ediyorum. Hepimiz farklı illerdeniz ve whatsapp üzerinden iletişim kuruyoruz. Gönül isterdi ki çoğunluk İstanbul'da olsun ve buluşalım, umarım ileride buluşma imkanlarımız da olur. 
Edebiyat zevkimi keşfettiğimden beri gotik türünden okumalar yapıyor ve daha çok insana ulaştırmaya çalışıyorum. Arada kalmış bir tür gotik, bu yüzden korkuyla çok sık karıştırılıyor mesela. Bir yandan da gotiğin tam olarak ne olduğunu aktarmaya çalışıyorum çünkü türü gerçekten seviyorum. Eğer sizde gotiğe ilgi duyuyorsanız kulübe mutlaka katılın, şahane bir aktiflik beklemiyorum sonuçta hepimizin işi gücü okulu var. Gotiği seven insanlar olarak bir arada olsak yeter. <3
Neyse yazıyı daha fazla uzatmayayım. Efendim bu gotik seven herkese bir davet mektubudur. Çevrenize duyurursanız ayrıca mutlu olurum. Şatoya bekleniyorsunuz, sevgiler. 

2 Haziran 2019 Pazar

Neler Yapıyorum: Okumalarım, Post – Erasmus ve İzlediklerim


Selamlar, bir önceki yazımda blogu çok özlediğimden bahsetmiştim ki gerçekten özledim! Instagram olsun Goodreads olsun asla buranın yerini tutmuyor. Kendi içimizde küçük, samimi bir ortamımız var ve bu çok güzel bence. Yazımı bitirdikten sonra takip ettiğim blogların gönderilerini okumayı planlıyorum. Hala blog okuyucusu olan varsa selam olsun, bir şekilde ayaktayız sevgili okur. 
Erasmustan döndüğümden beri zaman çok hızlı geçiyor. Geçen sene bu zamanlarda gideceğime inanamazken gittim, döndüm ve üstünden üç ay geçti. Çok şey deneyimledim, ilk defa ailemden uzak kaldım ve kendimce bol bol gezdim. Bununa ilgili ayrı bir yazı yazmayı planlıyorum ama şunu söyleyebilirim ki imkanınız varsa mutlaka erasmus yapın. Okul uzasın gerekiyorsa, hiç önemli değil. Biraz para biriktirin, verdikleri hibeyle de beraber istediğiniz yerleri gezersiniz. Şehir değiştirir gibi ülke değiştirmek, kafam attı ben Stockholm’e gidiyorum demek Türkiye’deyken pek mümkün olmuyor maalesef.:) Umarım isteyen herkese erasmus yapmak nasip olur. 
Şubat sonu döndüm, baya hasta ve bitkindim. Toparlanmam 1 ayı buldu, bu süreçte yeni aldığım kitaplar, kitaplığım ve Türk yemekleriyle haşır neşir oldum. Bu arada ben İstanbul’a döndüğümde kar yağıyordu, hava soğuktu. Hadi yine iyisin karlı havaya denk geldin diyen arkadaşlarıma Polonya’nın en kuzeyinden dönmüş ve soğuktan bıkmış birisi olarak sadece baktım... Hala soğuk havada kemiklerim ağrıyor, yıprandım sevgili okur. :3 

Gdansk’teyken e- kitap okumak için yanıma Kobo aldım. Aleti sırf bunun için satın aldım ama benlik değilmiş. Haliyle istediğim kadar kitap okuyamadım. Ailem kargo gönderdi, içine Gizli Tarih – Donna Tartt kitabını da koydurttum. Gitmeden önce bitiremediğim ve devamını çok merak ettiğim bir kitaptı. Tekrar bile okuyabilirim, hakkında uzun uzun konuşasım var. Kısaca Yunan Felsefesi, gizem ve polisiye türlerinin karışımı diyebilirim. Pisagor ve Platon öğretileri ağırlıklı. Platon öğretilerini az biraz biliyor ve zıttı bir görüşe sahip iseniz kitabı seveceksiniz. Kurgu ve felsefe karışımı kitapları çok seviyorum. Alanda tek geçtiğim isim Jostein Gaarder, her kitabını tavsiye ederim. Bu türden önerileriniz varsa da çok sevinirim. ^^ 

16 Nisan 2019 Salı

Gotik Edebiyat Üzerine

Merhabalar, seneler sonra gotik edebiyat hakkında yeni bir yazı yazdım. Eski yazım kadar detaylı olmadı, daha çok giriş niteliğinde. Gotik türünü bilmek isteyenler için bilgilendirici olduğunu düşünüyorum. Bir de tabii geçen zamanda gotik türünden okuma - inceleme yapa yapa baya bilgi sahibi oldum. O yüzden içime sinen bir yazı oldu. Eskisini bitirdiğimde baya gergin olduğumu hatırlıyorum, nasılmış diye bakmak isterseniz yazı burada. Vay be resmen 5 sene olmuş. :3 Ve işin güzel tarafı yazıyı çok severek takip ettiğim Kayıp Rıhtım için yazmış oluşum. Ulaşmak isterseniz: Gotik Edebiyat: Hayaletler, Ucubeler ve Deliler


Blogu fazlasıyla boşladım, bu yazının hevesiyle en kısa zamanda geri dönmeyi umuyorum. Hala blog okuyan varsa selam olsun, görüşmek üzere!