5 Eylül 2015 Cumartesi

Gotik Edebiyat Hakkında



Uzun zamandır yazmak istediğim bir yazıya nihayet başlıyorum. Gotik edebiyat kitap okumaya bağlandığım günden beri hep en sevdiğim tür olmuştur. Aslında başlarda severek okuduğum kitapların gotik tarzda yazılmış olduğunu bilmiyordum, zamanla kitaplardaki sevdiğim ögelerin gotik edebiyata ait olduğunu anladım. Kasvetli havalar, hüzünlü karakterler, şatolar, hayaletler, etrafta uçuşan kuzgunlar&kargalar pencerenin kendiliğinden açılmasıyla içeri giren soğuğun vurgulanması gibi pek çok detay bu türün göze çarpan özelliklerini oluşturuyor. Bilinmeyenin korkusu da gotik edebiyatın temel fonlarından biri. Bu genellikle bir hayalet, gizemli bir cinayet, farklı çeşitlerde yaratıklar ya da karakterlerin iç dünyasına yapılan derin yolculuklar ile kendini gösteriyor. Bana kalırsa korku ve gotik belli bir noktaya kadar aynı yolda ilerleyen sonra kendi yönlerine ayrılan iki tür. Gotik kendine has bir estetik algısı barındırıyor. ^^ Bu arada gotik edebiyattan bahsetmeyi uzun zamandır istiyorum demiştim ama kendimde yeterli bilgi birikimi bulmadığım için cesaret edemedim. =) Kitap incelemesi yaparken bile saçma mı oldu acaba diye düşünüyorum, şimdi bir türü ele alacağım falan hadi hayırlısı. :D Yazarken kuzgunlar bana yardım eder belki eheheh. Yazımın amacı gotik edebiyatı tanıtmaktan ziyade, bu edebiyat hakkındaki düşüncelerimi okuduğum örneklerle açıklamak olacak. Olur da bunun böyle olduğunu düşünmüyorum dediğiniz bir nokta olursa düzeltme için yorum atarsanız sevinirim. 

Gotiğin edebiyata geçişinden önce nereden geldiğini biraz anlatayım. Şimdi biraz mimariden gireceğim, bu konuyu geçen kış okuldaki bir dersimde baya incelemiştim ama dersler genelde unutuluyor tabii. :D Gotik akım mimariye 12. yy'da giriyor. Yapıların olabildiğince devasa ve görkemli olması, ufak tefek heykeller, bol pencereler, renkli camlar gibi ögeler gotik akımın mimarideki yansımasını oluşturuyor. Tabii benim açıklamam kaba taslak oldu, zaten izlediğimiz film / dizilerdeki yapılara bakarak gotik olup olmadıklarını az çok anlayabiliyoruz.

resim buradan http://galleryhip.com/gothic-tumblr.html


Gotik sadece mimari ve edebiyatta söz konusu olan bir akım değil tabii, resim ve müzikte de yer alıyor, hatta gotik tarzda yapılmış hediyelik süs eşyaları bile var. :3 Bana kalırsa bu akımın ilgi görmesi korkuyu estetikleştirerek sunmasıyla alakalı. Küçükken denk geldiğim bir program sebebiyle vampirlerden çok korkuyordum, 7 - 8 yaşlarındaydım. O aralar kendi kafamda bir vampir abla yaratmıştım, işte güya vampirlerin kraliçesiymiş aynı zamanda benim ablammış da diğer vampirler bana bulaşamıyormuş falan. :D Onunla alakalı hayal kurarken hem korkardım hem de "ablam o ya bir şey olmaz" diyerek kendimi rahatlatırdım. Korkumu tamamen yok etmesem de baya azaltmıştım. İşte gotiğin de etkisi buna benzeyen bir şey. Korktuklarımızı önümüze çıkarıyor ama bu vahşetle değil hüzünle ya da güzellikle birlikte geliyor. Bol miktarda gizem barındırması da gotik edebiyatı ilgi çekici kılan şeylerden biri. Korku mu ağır basar merak mı derseniz korku derim ama korkunun izin verdiği sınıra kadar merakımızla ilerlemeye devam ederiz. Gotik eserlerde geçen olaylara bakıyorum da, korkunun merakı engelleyecek kadar ön planda olduğunu düşünmüyorum. En azından şimdiye kadar okuduklarım öyleydi. Gizem ağırlıklı olan öyküler okuyucuyu detaylarıyla ürpertiyor. Bazen ölmüş birinin hayaleti, bazense iç dünyası deliliğin dağlarında gezen bir karakterin derin düşünceleriyle sağlıyor bunu. Gotik için illa fantastik ögeler gerekmiyor tabii. Sıradan olayların anlatıldığı herhangi bir kitap da gotik edebiyata dahil edilebiliyor. Yazımın devamında okuduğum kitaplardan yola çıkarak bu türü daha detaylı bir şekilde anlatmaya çalışacağım, ardından bulduğum birkaç link ile farklı kitap örneklerini de ekleyeceğim. Bu arada şu an yazarken bu playlisti dinliyorum. Brunuhville bestelerini çok severim, gotik tarzda oluyorlar genelde. Siz de dinlemek isterseniz diye linkini bırakayım dedim. ^.^



Quoth the Raven “Nevermore^^ http://wallpaperweb.org/wallpaper/darkart/3d-fantasy-places-hd_47798.htm



İlk olarak çok sevdiğim klasiklerden biri olan Uğultulu Tepeler'den bahsetmek istiyorum. Emily Bronte kaleminden çıkan eser edebiyatta o kadar büyük bir etki yarattı ki günümüz genç - yetişkin romanlarına bile ilham kaynağı oldu. Gotik eserlerin arasında sayılma sebebi ise hayalet hikayesinin söz konusu olması. Okumamış olanlar için kimin hayaleti olduğundan bahsetmek istemiyorum. (Zaten isimler çok karışıktı unuttum çoğunu. =P ) Okuyalı iki - üç sene olduğu için konuyu detaylı bir şekilde hatırlamıyorum. Bir kitabı okuduktan belli bir süre sonra zihnimde kendimce bir öz yaratıyorum sanırım, onun dışındakiler gidiyor ama o öz ile kitap hakkındaki düşüncelerimi diri tutabiliyorum. Bu hayalet hikayesini düşününce aklıma sevdiğini kaybeden birinin hüznü geliyor. Uğultulu Tepeler nefret, aşk ve pişmanlık üçgeninde dönen tutkulu bir kitaptı. Umutsuzca seven bir gencin öfkesi ve ardından gelen pişmanlığı ile benzer bir durumun yinelenmesi söz konusuydu. Esen rüzgarda sevgilisinin hayaletini hisseden, pişmanlığı ile onun hayaletini yaratan bir adam var karşımızda. Kitabın en sevdiğim yanlarından biri ise kötülerin aşkını anlatıyor olmasıydı. Karşımızda kadın okurları pamuklara saran bir hikaye yoktu yani. Klasiklere karşı ağır gelir de okuyamazsam düşüncem o zamanlar hat safhadaydı. Lise bitince bana bir şeyler katsın diyerek (biraz da bilinçsizce) klasiklere yönelmiştim. Kitaba başlarken beğenmezsem diye biraz korktum ama gerçekten ismine yakışır şahane bir eserle karşılaştım. Sanırım en kısa zamanda İş Bankası çevirisini alıp yeniden okuyacağım, malikanenin perdelerini sallandıran hayaleti özledim. *.*

"İnsan elinden geldiği kadar aşk uğruna şeytana karşı koyabilir ama zamanı gelince, gökteki meleklerin tümü yardıma gelseler onu kurtaramazlar."


Bram Stoker'ın kaleminden çıkan Dracula gotik edebiyatın en çarpıcı örneklerinden biri. Vampir akımı kitaplarda çığ gibi büyürken Dracula tahtını kimseye bırakmadı, bırakacağını da zannetmiyorum.  19. yüzyılda, Viktorya döneminde geçen kitabı maalesef okulumun yoğun olduğu bir döneme denk geldiği için yarım bırakmak zorunda kalmıştım ama 92 yapımı olan Bram Stoker's Dracula ile hikayenin hatları hakkında yeterli bilgiyi alabildim. Bahsettiğim filmde Dracula dehşet saçan bir vampirden ziyade acısıyla yaşamaya çalışan bir aşık olarak karşımıza çıkıyor. Kitabın o denli aşk odaklı olduğunu düşünmüyorum. Gerçi filmde Dracula'nın bebek katili olmaktan bile kaçınmayan vahşi yanını da yansıtmışlar ama aşık rolü daha ağır basmış. Laneti ise yüzyıllardır kavuşamadığı tek aşkı Mina. Karşımızda hüznünü öfkesiyle bastırmaya çalışan insan dışı bir varlık var. Gotik edebiyatın korku saçan yaratıklar üstüne  (farklı bir tabirle mistik ögeler üstüne) kurulu olması ortaya çıktığı dönemle, aydınlanma çağı ile oldukça alakalı. Teknolojinin gelişmeye başlaması, değişen düşünceler ve benzeri pek çok olay toplumun periler ve canavarlarla dolu inanç sistemini altüst ediyor. Zaten sanayi devrimini oldum olası sevmemişimdir. Demirler geldi sihir gitti sevgili okuyucu, biz bu zamanda bile rahatsız oluyorsak o dönemin insanlarında oluşan paniği düşünemiyorum bile. Gotikte bu sancılı dönemin yansımalarını bol bol görüyoruz. Belki de bu yüzden gotik edebiyat bayılarak okuduğumuz bir tür olmuştur, gerçek dünyada geçen eski ama ürpertici hikayeler ile şehirlerden kaçma, sık ormanların arasında gizlenmiş şatolarda sonsuza dek yaşama fırsatı olduğu için. 

Bir diğer gotik eser ise müzikalleri ile büyüleyen Operadaki Hayalet. 1909 yılında Gaston Leraux'un yazdığı kitap Fransa'daki bir operada geçen garip olayları konu alıyor. Kitabı okuyalı çok olmadı, ayrıca 2004 yapımı filmini de bu sene izledim. Opera'nın hayaleti Erik bir hilkat garibesi, toplumun kabul edemeyeceği biri. Bu yüzden de kendine sığınak olarak yarattığı yeraltı dünyasında yaşıyor. İnsanlara fiziken yakın ama ruhen uzak, oysa ruhu sevilmek, ilgi görmek istiyor. Yılların getirdiği öfkesini, yarattığı gizem perdesinin ardından başkalarına püskürten bir insanın hayaleti var karşımızda. Christine Dae'ye olan imkansız aşkı kitabın temel olayı. Gotik - romantik eserlerin çoğunda bu imkansız aşk olgusunu görüyoruz. Operadaki Hayalet polisiye yanı ağır basan bir kitaptı. Gaston Leraux'u bir kadın çok üzmüş olsa gerek ki Christine Dae'yi biraz bencil olarak yatarmış. Gotik korkunun temel eserlerinden biri sayılan Operadaki Hayalet'i okumadıysanız listenize eklemenizi tavsiye ederim. 



Undine Can Yayınları'nın Gotik - Romantik Serisi'ndeki kitaplardan biri. Bu kısacık peri masalı Alman kökenli hüzünlü bir aşk hikayesi hakkında yazılmış. Su perisi ile yolu onun evine düşen bir şövalyenin arasında geçenler insanoğlunun nankörlüğünü nesilden nesile aktarılan bir ayrılık şarkısı gibi anlatılıyor kitapta. Fotoğraftaki diğer bir gotik temalı kitap olan Lucian ise günümüz Almanya'sında geçen bir aşk hikayesi. Okumamın üstünden çok zaman geçmesine rağmen hala arada Lucian'ı anar dururum, o derece etki bıraktı üstümde. Isabel Abedi'nin kaleminden çıkan kitap korku ögeleri barındırmıyor. Tamamen gotik denilmese de okurken hissettiğiniz hava ile kendinizi gotik - romantik bir hikayede bulduğunuzu anlıyorsunuz. 


Bunların dışında Uzak Saatler, Muhteşem Yaratıklar (Caster Günlükleri Serisi), Boğulan Kız ve Meridian okuduğum diğer gotik edebiyat eserlerine verebileceğim örnekler. Bu türde daha okumadığım bir sürü kitap bulunmakta. Özellikle İthaki Yayınları'ndan çıkan Gormenghast Üçlemesi'ni çok merak ediyorum. Kayıp Rıhtım'da seri hakkında çok güzel bir inceleme yazısı var, bakmak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz.







Gotik edebiyat hakkında diye yazmışsın hani Poe öyküleri, Otranto Şatosu, Anne Rice nerede diyebilirsiniz, haklısınız da. :3 Poe'nun sadece şiirlerini okudum, diğer kitaplarla buluşma fırsatım olmadı maalesef. İmkanım olursa fuarda hepsini almak istiyorum. Yazının başında gotik kitaplara dair birkaç link vereceğimi söylemiştim. Modern gotiklerin bulunduğu bir liste için buraya, farklı bir liste içinse buraya bakabilirsiniz. Yazımda Lovecraft'tan da bahsetmedim, kitapları için Goodreads'de gotik deniyor ama bana kalırsa Lovecraft saf korku yazarı. GR üzerinde 380 gotik eseri gösteren şahane bir liste var, bakmak isterseniz buraya tık tık. ^.^


Yazım boyunca gotik edebiyat hakkında elimden geldiğince bir şeyler karalamaya çalıştım. Gotik eserleri seviyorum, tüm o detaylarını, kuzgunları, şatoları, esrarengiz olayları, hayaletleri, yaratıkları ve özellikle dönem kitaplarının geçtiği mekanları büyük bir ilgiyle okuyorum. Tabii bir eserin gotik edebiyat çatısı altında olması için illa kocaman bir şatoda geçmesi ya da mistik olaylar olması gerekmiyor. Günlük yaşamdan sıradan kesitler sunan bir kitap da karakterleri ile bizi gotik bir hikayeye götürebilir. Yine de şatolar daha çok ilgimi çekiyor sanırım. =P Umarım yazımı keyif alarak okumuşsunuzdur ve umarım bundan birkaç sene sonra ben de okumak istediğim tüm o gotik kitapları okuyabilmiş olurum. :3 Önerileriniz varsa yorum atarsanız sevinirim, bol kitaplı günleriniz olsun. ^_^

23 yorum:

  1. Çok bilgilendirici ve eğlenceli bir yazı olmuş *-* hemen gidip uğultulu tepeleri alasım ve okuyasım geldi

    YanıtlaSil
  2. Vuhuu çok bilgilendirici bir yazı olmuş *-* okurken çok eğlendim ve üşenmeden hepsini okudum ayrıca kendimi makale/yorum okuyormuş gibi hissettim.Şimdi de yarın gidip Uğultulu Tepeleri mi alsam diye düşünüyorum o.o

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim beğenmene çok sevindim. :* Deminden beri Uğultulu Tepeleri izlemeye çalışıyorum bulamadım adamakıllı bir link, kitabını tekrar okuyup avunayım bari... :3

      Sil
    2. http://www.hdfilmizlebe.net/ugultulu-tepeler-turkce-dublaj-full-izle.html/2
      2011 yapımı filmi ben buradan izledim.
      Bu arada kitabını da almak istiyorum ama hangi yayını almalıyım bilemiyorum.
      Bu yazına da bayıldım hatta bende bir sürü kopyası var. Bazılarını dağıtmıştım bile =D

      Sil
    3. İthaki Yayınları'nın yeni çıkarttığı Uğultulu Tepeler'in tasarımı çok hoşuma gitti, ben en kısa zamanda onu almayı planlıyorum =) Yazımın mı kopyası var yoksa kitapların mı kopyasını dağıttınız anlamadım =D

      Sil
  3. Çok güzel bir yazı olmuş, eline sağlık! Paylaştığın playlistle birlikte okuyunca biraz tüylerim ürpermedi desem yalan olur, buna kenarda benimle birlikte aşağı inen karga (kuzgun mu yoksa?) resminin de bayağı katkısı oldu tabi :P
    Uğultulu Tepeleri insanlara anlatırken boğucu, kasvetli gibi sıfatlar kullanıyordum. Meğer aradığım tanım gotikmiş öğrenmiş oldum :>
    Linkini verdiğin listeleri kaydettim umarım ileride okuma fırsatım olur.
    Tekrardan ellerine sağlık :>>>>

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle teşekkür ederim, yazımı beğenmene çok sevindim. =) Vallahi o karga mı yoksa kuzgun mu ben de net cevabı bulamadım, duruyor öyle blogumda. :D Evet Uğultulu Tepeler kasvetliydi baya, hallolmamış bir şeylerin sıkıntısından kaynaklıydı sanırım. Gotik eserlerin çoğunda fırtın kopmadan önceki o kasvetli havanın etkisi var, sayende onu da hatırladım. =P Güzel yorumun için tekrardan teşekkür ederim. ^_^_^

      Sil
  4. Yazın gerçekten çok güzel olmuş ben de gotik edebiyatı severim ama fantastik edebiyattır beni de asıl büyüleyen :3 Bu arada BrunuhVille'in müziklerine ben de bayılıyorum en çok da fantasy/medieval olanlara. Song Of The North dinledin mi hiç? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Song of The North'u dinledim diyecektim ki King of The North'muş dinlediğim. :D Şu an dinliyorum, çok güzelmiş öneri için teşekkür ederim. =) Fantastik & gotik ikisine de bayılıyorum ama gotiğin yeri biraz daha ayrı ben de. Yazımı beğenmene çok sevindim teşekkür ederim. =))

      Sil
  5. Blog akışında yazıyı görünce çarpıldım *_* Çünkü bu aralar gothic kitaplarımı yorumlamak geçiyordu aklımdan, muhtemelen ekim sonuna kadar rahat yüzü göremeyeceğim ama ondan sonra tek tek yorumlarım öksüz kaldılar diyordum :) Yazıya bayıldım! Düşüncelerimiz o kadar ortak ki :D Sanırım bu edebiyatı gerçekten sevmemizden kaynaklı. Bu tarz kitaplar bende hep gece vakti, tek başına karanlık bir evin kapısından giriyormuş hissi uyandırıyor. Dışarıda hafif yaprak kımıldatacak kadar bir rüzgar, dallarda bana bakan gözlerle. Merak ve çekim her zaman korkudan üstün geliyor. Çok heyecanlı bir şekilde yazdığım cümlelerimin dağınıklığından belli oluyordur. Harika bir yazı çünkü *_*

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmene çok ama çok sevindim canım ya senin görüşlerin benim için çok önemli. <3 Lütfen en kısa zamanda kendi kitapların hakkında bir yazı yaz, gotik türdeki kitaplarını görmeyi çok isterim. ^_^ Böyle güzel yorumlar yazınca ben de heyecanlanıyorum cevap olarak ne yazsam diye düşünüyorum falan. :D Gotik seven ve aynı sebeplerden dolayı seven tek tanıdığım sanırım sensin, o yüzden önemin büyük tatlı kıs. :** Yorumun için çok teşekkür ederim, en kısa zamanda yazını bekliyorum.=))

      Sil
    2. Uzun zamandır gerçekten gotik bir eser okumadığım için sanırım geçen (daha birkaç gün önce *_*) Gotik Edebiyat #1,#2 gibi seri yapıp yorumlasam mı demiştim. Yazını görünce kalbim tekledi resmen +_+ Bayıldım, bayıldım ^_^ Sadece bu konuda yazman değil harika yazman bunda etken. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim ne zamandır bilgisayar başında çalışırken dinlemek içim müzik arıyordum. Ne dinlesem dikkatim dağılıyordu. Yazıyı okuduğumdan beri paylaştığın playlistle çalışıyorum ve aradığım buymuş dedim mükemmel oldu. Çalışma müziği için tekrar teşekkürler, öpücükler :* Sen yaz ben okuyayım her daim <3

      Sil
    3. Çook teşekkür ederim, gerçekten çok mutlu oldum. ^_^ Ben de şu an GR'de paylaştığım listeyi detaylı inceleyip okuyabileceğim birkaç gotik kitap buldum ama çoğu eski, fuar zamanı sahafları arşınlayacağım artık. =P İyi çalışmalar, iyi dinlemeler. :***

      Sil
  6. Çooook güzel bir yazı olmuş. Gotik tarz her zaman ilgimi çekse de hiç bu tarzda kitap okumadığımı fark ettim. Gözümü açtın. Teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  7. Hem Dracula, hem Operadaki Hayalete yer verecek kalitede bir yazı. Teşekkür ederiz.

    YanıtlaSil
  8. Biliyorum reklam gibi filan oluyor ama acaba rica etsem blog sayfamı ziyaret eder misin?
    Senin görüşlerin benim için değerli blog sayfamda kısa korku ve cinayet hikayeleri paylaşıyorum eğer ziyaret edersen benimle iletişime geç lütfen.
    Link:ufakbirkorku.blogspot.com.tr

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba yorumunu şimdi görebildim kusura bakma lütfen, en kısa zamanda bloguna bakacağım sevgiler.

      Sil
  9. Ah, etrafımda beni anlayan hiç bir kimse yok. Doğrusu etrafımda kitap okumayı seven doğru dürüst kimse yok desem daha doğru bir cümle olur. seven en yakin arkadaşımın zevkiyle benim zevkim uymuyor. Şimdiye kadar kitaplarimdan kime söz ettiysem sorunlu gibi tepki aldim. Ah keşke şöyle oturup gotik edebiyattan muhabbet edebileceğim birileri olsaydı hayatımda diye düşündüğüm çoktur. Gitgide tezayud eden bir haleti ruhiye bu müptelası olduğum . Heyhat, sonu hep hayali inkisar... Can yayınlarının gotik edebiyat seti, ithaki yayınlarının e.a. poe eseri ve lovecraft serisi, dracula, frankenstein, operadaki hayalet ve daha niceleri... paylaşacak kimsenin olmaması nasıl da yakıyor kalbimi, nasıl da yalnız hissettiriyor. Müzik de aynı. Klasik muzik dinlemek kimine göre gösteriş kimine göre ozentilik kimine göreyse salaklik. Sinema zevkinde, Tim burton tarzı şeyler Penny Dreadful dizisi.. hiç kimse hiç kimse adını bile bilmiyor bilen birkaç kişi ise kayıtsız kalıyor hep. Kitapligimi karanlık tonlarda dizdigimde resmini çekip yollayacagim hiç bir sosyal mecrada bulunmuyorum . Whatsapp da sevdigim, -aslinda çok da karanlık olmayan- bir resmi pp yaptigimda telefonum çalıyor ve her gördüğünde ürktüğü icin o resmi degistirmemi rica eden cümleler geliyor karşıdan. Etrafımda bir çok insan var ama kendi içimde yaşamak zorunda hissediyorum. Ah, kalbimi demirden bir el sıkıştırıyor, bu yalnızlık hissi,bir kış gecesinde yildizsiz gökyüzünde tek bir yıldız arama çabasına benziyor beyhude cirpinislarim . Bazen icimden bir ses, hayal dunyamin dinginligini kimseciklerle paylasmamamin benim için daha iyi olacağı yönünde telkinde bulunuyor. Onu dinlemek istiyorum ama heyhat, olmadığın gibi rol yapmak zorunda hissetmek en acı şeydir ! Zevkin farklıymış gibi davranmak. Pembeyi seviyor gibi davranmak , siyahi çok sevmemek. Normal kitaplar okumak, normal muzikler dinlemek, normal şeyler sevmek. Hayatın muktezasi Normal olmak. Normal normal normal! Ekserin yaptığını yapmazsan , ekserin sahip olduğu zevke sahip olmazsan normal degilsindir. Olmayayım da! Saçma sapan sosyal medya uygulamarini kullanmıyorum, saçma tv programlarını izlemiyorum ve onlar hakkındaki eblehce muhabbetlere girmiyorum ve sorunlu mu oluyorum? Varsın olayım! Ama ah, kimse mi benim gibi hissetmiyor diye düşünmeden edemiyorum. Ben de iyice kitaplarima, eski siyah beyaz gotik filmlere, muziklerime kısacası hayal dunyama , içinden cikamadigim -çıkmak istemedigim- gotik dunyama veriyorum muhayyilemi. "19 yasindasin, biraz cıvıl cıvıl ol" lakirdilarina kulak asmadan. Bazıları da tam hilafi olarak "Hiç yasin gibi olgun değilsin cocukca şeylerle ugrasiyorsun" diyor. Umursamiyorum. Düz, yeknesak avamdan olmak istemiyorum. Beni gerçekliğin bayagiligindan, keşmâkeşliğinden kurtaran dunyamda buluyorum huzur-u mutlağimi. Dışarıda samimi arkadaşlarımla gülüp eğleniyorum evet, ama asıl huzurum yalnız kaldığımda cekildigim karanlık depresif dunyamda var. Artık bunları yazabilecegim -gunlugumden sonra- tek yer olarak burayı gördüm.ruhumun çektiği bu acı üzerine bu yazı iç dünyamda sarsıntı yarattıgi icin.

    Issız sahralar, susuz çöller ruhumun bir meskeni oldu. Gecenin karanliginda, asagisinda lacivert deniz dalgalariyla bulusan sisli ucurumlarda geziyorum hayalen. Güya birşeyler arıyorum. Heyhat! Aradığım hem çok yakın hem çok uzak görünüyor. Bilmiyorum daha ne kadar bu acı sizi ile cirpinacak kalbim , daha ne kadar yalnız gezecegim o uçurumun kenarında, ne zaman göreceğim karabulutlu gökyüzünde o yıldızı ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ecem merhaba,
      yazdıklarını okuyunca gerçekten üzüldüm, hissettiğin yalnızlığı anlayabiliyorum. Eğer blog ve instagram hesaplarım olmasaydı ben de kimseyle gotik edebiyattan konuşamazdım. Çevremde bu türü okuyan insanlar yok maalesef. Sana tavsiyem, bir kitap blogu ve instagram hesabı aç, orada ortak zevklerinin olduğu insanlarla tanışacaksın. Gotik okurları çok az ama denk geliyor, sadece gotik değil aslında kitapsever bir kalabalıkla buluşmak çok güzel. =) Eğer kitap paylaşmak istemiyorum diyorsan beğendiğin hesapların takipçisi olup iletişime geçebilirsin, öyle de çok güzel kitap sohbetleri yapılıyor. Bana instagramdan ulaşırsan gotik edebiyattan konuşabiliriz. Lütfen yaz, yalnız değilsin. İçini döktüğün için çok teşekkür ederim. Sevgilerimle, mesajını bekliyor olacağım. =)

      Sil
    2. Yanıtınız için çok muteşekkirim :)) Evet uzun zamandır pek kullanmadigim bir instagram hesabım var onda da sadece yabancı gotik sayfaları takipteyim Türkçe bir türlü bulamiyorum, sizin de dediğiniz gibi gotik okurları çok az malesef. En kısa zamanda instagramdan iletişime geçmeyi iştiyakla istiyorum. En kalbi duygularimla iple çekiyorum. Hayirli dualarimla... :)

      Sil
  10. edgar allan poe yu çok severek okuyorum. tavsiyelerinizi dikkate alacağım.

    YanıtlaSil
  11. Yazınıza bugün gotik edebiyat araştırırken geldim çok eğlenceli ve bilgi verici bir içerik olmuş.Ben Jane eyre'i okuyup merak salmıştım bu tarza sizin önerilerinizi dikkate alıp okuma listeme ekleyeceğim.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...