Jane Austen Hayatımı Mahvetti kitabını duymuş muydunuz? Değişik bir ismi var, ilk çıktığında ilgimi çekmişti. Jane Austen'ın mutlu sonla biten aşk hikayelerini bulmak için İngiltere'ye giden bir kadını anlatıyordu sanırım pek hatırlayamadım şimdi. Zaten dikkat çekmek istediğim nokta konusu değil, kitabın ismi. Senden Önce Ben bittikten sonra yaşadığım boşluk ve şokun ortasında aklıma bu kitabın ismi geliverdi. Çünkü Senden Önce Ben hakkında söylemek istediğim ilk şey şu ki, Jojo Moyes hayatımı mahvetti. En azından kitabı okuduğum geceyi ve bu hissin ne zaman geçeceğini bilmediğim bütün gecelerimi.
Senden Önce Ben'i almam fotoğrafta anlattığım gibi oldu. Filmi haziran ayında çıkacakmış, fragmanı o kadar içime işledi ki ne olacağını mutlaka öğrenmem lazım diyerek hemen peşine gidip kitabını aldım. Çevremde kitabı baya okuyan olduğu için yorum yazmayın diye not bile düştüm zevkim kaçmasın diye. Kitaba dün gece yarısına doğru başladım sabaha karşı dörtte biraz uykum gelince son yetmiş sayfayı ertesi güne bıraktım. Uzun zamandır bir kitabı bu kadar çabuk okumamıştım. Sanırım Senden Önce Ben'i bana okutan asıl şey merak değil umut oldu. Ağladığım bir film fragmanının kitabını okuyup biraz daha ağlayayım diye almadım tabi ki, sonunda iyi bir şeyler olacağını görmeye ihtiyacım vardı. Bunun heyecanıyla sayfaları elimden geldiğince çabuk okudum, gereksiz gördüğüm paragrafları göz gezdirip atladım hatta. Normalde kitapları çok hızlı okumayı sevmem, çok sevdiklerimi bile ara vererek, tadını çıkartarak okurum.*.* Senden Önce Ben'in konusu sona yaklaşmak için hızlı okuturken karakterlerin, özellikle Lou'nun ailesiyle olan yaşantısı durup incelemek isteyeceğim bir şey gibi daha ağırdan alma isteği uyandırdı. Hepsi kendine has insanlardan oluşan küçük ve çok şirin bir ailesi vardı. En çok da bu ailenin abartıdan uzak ve gerçekçi detaylarla oluşturulmuş olmasını sevdim.
Sayfalar boyunca Lou ve Will'in arasındaki bağın giderek güçlenmesine tanık oluyorsunuz. Ve Will'in bu bağı tek seferde kesip atabilecek bir hastalığı var. Lou evinde küçük odadan büyük olana geçince rahatladığını düşünüyor ama aslında kalbi küçük odada gittikçe sıkışmaya devam ediyor. (Buraları yazarken oturduğum yerde kalbim sıkıştı o yüzden es geçiyorum. :( ) Jojo Moyes öyle bir yazar ki klişe dediğimiz olayları en gerçekçi haliyle okuyucuya sunuyor. Adeta al sana klişe diyerek tokat atıyor, soğuk bir rüzgarla gelen sert yağmur gibi yüzümüzü dövüyor. Will & Lou ikilisinin eğlenceli diyaloglarıyla sakin sakin yol alırken birden bire karşımıza çıkan fırtınayla baş başa kalıyoruz. Yazara bunu neden böyle yaptın deme hakkınız olmuyor pek, zaten ağlamaktan bir şey demeye haliniz kalmıyor.
Yazımın başındaki "Jojo Moyes hayatımı mahvetti. " girişini umarım anlatabilmişimdir. Uzun zamandır ilk defa bir kitabı okurken bu kadar çaresiz ve korkmuş hissettim. Kitabını okurken bu hallere düştüğüm bir hikayenin filmine gitmeyi düşünmüyorum. Ya da bilmiyorum belki giderim ama çıkışlara acil durum için ambulans vs. bir şey koysalar fena olmaz. -.- Aşkın dostluk bağıyla birlikte nasıl güçlü bir duygu olduğunu gereksiz süslemelerden uzak diliyle aktaran Jojo Moyes'a teşekkürler. Ayrıca o sahneyi yazmadığın için ekstradan teşekkürler, kim bilir belki de yazamadın. Ben olsam yazamazdım.