Karantinada Sakin Kalmaya Çalışmak ve Kitap Tavsiyeleri

Aylar sonra herkese merhaba. Arayı açtığım bu sürede yüksek lisans tezimle cebelleşiyordum. (1 saat yazıp 2 gün boyunca yazmam lazım diye geriliyordum yani. ^-^) Günler çok çabuk geçti, ne olduğunu anlamadan mart geldi. Peşine korona virüsü tavan yaptı ve tezi dondurma hakkım doğdu. Krizleri fırsata çevirmek adına tezi dondurdum. Muhtemelen kasım sonuna kadar sürem olacak. Aylar var diyerek salmak istemiyorum, geçen sene tam olarak bunu yaptım ve sonuç hüsran oldu. Son aylara bırakmak beni çok gerdi, hocamı da neredeyse hiç aramamıştım. Endişe (aslında anksiyete) nöbeti geldiği gibi kitleniyordum ve en az bir günümü yiyordu. Derken derken dondurdum, hala tez aklıma geldikçe geriliyorum, sanırım bu his karantina kalkmadıkça devam edecek. Genel olarak sürekli evde kalmak ve bunun zorunlu olması duygusal halimi çok kötü etkiliyor zaten. Evcimen bir insanım, sessizlik olduğu sürece evimi ve odamı seviyorum. Fakat karantina bambaşka bir boyut, şu an herkesin bu durumda olması aa yalnız değilim dedirtmiyor, aksine daha kötü oluyorum çünkü kolektif bilincin kötü enerjisini çekiyorum (galiba). İstisnasız her gece kabus görmem bunun baya net bir işareti bence. Babamın dayısı şu an koronayla savaş veriyor, makineye bağlı durumda. Babam üzgün, ayrıca işe gitmesi gerekiyor ve insanlar korunmadan etrafta dolaştığı için kendi sağlığından endişe duyuyor. İnsanlar nasıl bu kadar sorumsuz anlamıyorum, bu gidişle koronanın bitmesi sonbaharı bulacak .Havalar ısındıkça herkes dışarı çıkmaya başladı. Saçma bir şekilde gündelik hayatlarına devam ediyorlar.

Endişeyi atmak için sürekli bir şeyler yiyorum, komedi dizileri izliyor ve Candy Crush oynuyorum. :d Sonuncuyu bıraksam iyi olacak, günde en az yarım saatim Candy Crush'a gidiyor. Onun yerine spor yapsam güzel olurdu. Bu arada meditasyonu denedim, farkındalık açısından güzel olsa da kötü enerjimi atmak yerine yüzeye çıkartıp orada bırakmakla sonuçlandı. Bu yüzden artık meditasyon da yapmıyorum, yapmaya çekiniyorum açıkçası. Meditasyon yapıp olumlu sonuç alanlardan öneri bekliyorum. ^^

Tezi dondurduğum için tatil modundaki hayatıma devam ederken okumalarımı artırdım. Yerdeniz'e tekrar başladım, son zamanlarda aldığım en güzel karar bu oldu. Seneler sonra eski bir dostla buluşmuş gibi iyi hissettim. Şu günlerde okuyacak bir şeyler arıyorsanız uzun zaman önce okuyup çok beğendiğiniz kitaplara geri dönmenizi tavsiye ederim. Çok iyi hissettiriyor. Bunun dışında okuma önerisi olarak söyleyeceğim birkaç kitap var. Son zamanlarda okuduklarımda en çok yazım diline dikkat ediyorum. Kurgunun kendisi ve gidişatı da önemli ama cümlelerin nasıl oluşturulduğuna göre aldığım edebi zevk değişiyor. Bunu keşfettiğim günden beri farklı tatlar arıyorum okuduklarımda. Aynı yemeğin farklı kişilerce yapılması gibi, bazen tek bir malzeme ile bambaşka tatlar ortaya çıkabiliyor. Edebiyatta da durum bu, kelimelerin dizilişine göre "Şu an bir sanat eseri okuyorum." diyor insan. Ya da farklı bir şey deneyimlemiş gibi hissediyorum.

Önereceğim ilk kitap Daniel Kehlmann -  Gitmeliydin. Kısacık bir öykü ama yarattığı his devasa bir labirentin içinde kaybolmak gibi. Farklı bir deneyimdi dediğim kitaplardan birisi, "Onu seviyorum ve başka bir hayat istemiyorum. Neden sürekli tartışıyoruz?" cümlesinden çok etkilenmiştim. Basit bir cümle gibi görünse de kitabın akışında bambaşka bir his vermişti. Ucundan The Shining'e benziyor, dağılmak üzere olan bir ailenin dağ evinde geçirdiği birkaç gün. Belki de aylar, kitaptaki zaman algısı çok farklı.

Susan Hill gotik türünde harika eserler vermiş bir yazar. Şatonun Kralı adlı çocuk - genç yetişkin kitabı konu ve kötücül çocuk karakterin sağlamlığı ile sevdiğim bir kitaptı. Seneler geçse de bende yarattığı etkiyi unutacağımı sanmıyorum. Biraz Yürek Burgusu'na benziyor. Henry James'in kültleşmiş eserini de böylece tavsiye edeyim, üstelik The Haunting of Hill House yeni sezonunda Yürek Burgusu temasını işleyecek. Düşündükçe mutlu oluyorum. ^^ 

"İnsanlardan fayda yok diye düşündü, insanlar asla bana yardım edemezler. Sadece bazı yerler ve şeyler vardır. Orman var. Korkutucu ve güvenli.

Türk Edebiyatı'ndan devam edeyim, Yaşar Kemal'den bir önerim olacak. Kendisini o kadar çok seviyorum ki, böyle bir yazar ülkemizden geçtiği için nasıl da şanslıyız. Okunacak bir sürü kitabı olduğu için ayrıca mutluyum. Bu listede yazarın Hüyükteki Nar Ağacı adılı kitabını önereceğim. Çukurova'nın ölümcül sıcağında bir ağacın peşine düşmüş birkaç yoksul arkadaşın hikayesi, masal gibi aslında. Çok nahif, çok güzel. 

Son olarak sevgili Ursula'dan bir seri önereceğim: Batı Sahili Yıllıkları. Üç kitaptan oluşuyor; Marifetler, Sesler ve Güçler. Her kitap kendi için bir temaya sahip, bir nevi Yerdeniz gibi. Marifetler kendini tanımak, Sesler kelimelerin gücü, Güçler ise kölelik hakkında. Üçünün ortak noktası ise alt metinlerinin özgür olmak üzerine olması. Seriyi o kadar sevdim ki Yerdeniz ile eşit tutuyorum diyebilirim. İnsanın içinde umut duygusunu yeşertiyor, kötülük var olsa da her şeyin öyle ya da böyle düzeleceği hissiyatı. Elinizde yoksa pdf'ini bulup okuyun derim. Şu süreçte iyi gelecek kitaplara ihtiyacımız var.

View this post on Instagram

A post shared by Büyülü Ayraç (@buyulu_ayrac) on Jul 8, 2018 at 10:10am PDT

Günler öylece geçsin istemiyorum. Geç yatıyor, geç kalkıyorum, bir yanım erken kalksam ne fark eder diyor ama en kısa zamanda alarmla kalkmaya devam edeceğim. Üretken olalım, şunu bunu yapalım muhabbetini saçma buluyorum. Kim nasıl mutluysa öyle davransın. Umarım en kısa zamanda rahat rahat sokağa çıkabileceğimiz günler gelir. Durmaksızın yürümek istiyorum, yürümenin kıymetini anladım resmen. Bu vesileyle son olarak Henry David Thoreau - Yürümek adlı kitabı da tavsiye edeyim. Yürümek konusunda inanılmaz şevk veriyor. Olmadı evde bahçede yürürüz artık. ^^