22 Ocak 2016 Cuma

Neler Okudum & İzledim #3

5 yorum:
Bu aralar eskiye oranla kitap okuma hızım biraz daha arttı. Bunda üç gündür izinli olmamın da etkisi var tabii. İki gün boyunca tüm gün evdeydim, bütünleme sınavına çalıştığım sıkıcı saatleri saymazsak güzel geçti diyebilirim. Özellikle soğuk günlerde evde kalıp, geç kalkıp istediğim gibi takılmayı seviyorum. Zaten uyandıktan sonra kendime gelmem bir iki saati buluyor, ardından biraz boş boş takılma ihtiyacı duyuyorum. :D Sonra kitap - dizi - film üçlüsüyle tüm gün  baş başa kalıyorum. ^.^ 


Bugün beşte iş başı yapacağımdan yazıyı biraz çabuk bitirip hazırlanmam gerekiyor. O yüzden lafı uzatmadan dün izlediğim La Belle Et La Bete - Güzel ve Çirkinden bahsetmek istiyorum. Güzel ve Çirkin masalını bilmeyen yoktur, canavara dönüşen prens ve onu sevgisiyle eski haline dönüştüren kızın hikayesi. 2014 yapımı olan filmi daha önce internette görmüştüm ama nedense izlememiştim. Sanırım film hakkında  kötü yorumlar vardı. Bu arada bayadır film izlememiştim o yüzden iznimin son gecesinde güzel bir şeyler izleyeyim dedim. Film sitelerinde dolaşırken Güzel ve Çirkin'in fragmanına denk geldim, tam sevdiğim tarzda karanlık bir masal gibi duruyordu. Çarşamba gecesi ertesi günkü bütünlemeye çalışırken filmi buldum, yarın izlerim diye baya bi' heyecan yaptım. Hatta şansıma bir ara internet gitti sonra neyse ki düzeldi. :D


Fransız yapımı olan film görsel olarak şahane. Etrafta güllerle dolu soğuk ama güvenli bir bahçe var, bahçenin merkezindeyse canavarın yaşadığı kocaman şato. *-*  Anlatım diliyse oldukça şiirsel, şatonun bahçesinde esen sakin bir rüzgar gibi. Filmin eksik bulduğum tek yanı biraz kısa olması. Belle ve canavarın arasındaki aşk çok hızlı oluşuyor, o kısımların biraz daha üstünde durulabilirmiş. Kısacası Güzel ve Çirkin'in bu versiyonunu çok sevdim, izleyecek romantik - fantastik film arıyorsanız mutlaka bir bakın derim. ^.^


Akşam Yıldızı'nı geçtiğimiz günlerde bitirdim. Tarihi aşk romanlarını seviyorum, genelde aynı mutlu sonra biten kafa rahatlatıcı şeyler oluyorlar. =) Bu türden çok fazla okumadım gerçi, fazla mıçmıç bir hikayeyle karşılaşmamak adına sevdiğim bloggerların önerdiği birkaç kitabı aldım sadece. Akşam Yıldızı da tatlı kıs Benherneysemo'nun aldıkları arasındaydı. Sevdiklerini kaybetmiş soğuk bir adam ile yarı İskoç - yarı İngiliz (çoğunlukla İskoç .d.d ) inatçı bir kızın arasında geçenleri anlatıyor, güzeldi bence. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı, ayrıca Akşam Yıldızı bir serinin de ilk kitabı. Goodreads'den devam kitaplarını inceledim, Akşam Yıldızı kadar beğenilmemiş o yüzden büyük ihtimalle seriye devam etmeyeceğim. :D Klasik bir romance olsa da İngiltere'nin fırtınalı bozkırlarında geçmesi benim için diğerlerinden ayıran, artı bir unsur. Türü seviyorsanız tavsiye ederim. 



Go! Kitap'tan çıkan Komik Bir Hikaye dün elime ulaştı. Annem sana kargo gelmiş dediğinde İdefix'ten verdiğim sipariş geldi sandım ama sonra Komik Bir Hikaye olduğunu görünce baya sevindim. Kitabı dün az da olsa okudum, komik ve rahat okunan bir dili var. Ana karakter Craig'e şimdiden bayıldım, yazının bitiminde psikologuyla yaptığı ufak bir diyalogu paylaşacağım neden sevdiğimi siz de anlarsınız. :D Kitabı en geç bu pazar bitirmiş olmak istiyorum, hızlı okuyabileceğim bir kitap zaten iş çıkışları biraz vakit ayırsam yeter. ^.^

Bir yazımın daha sonuna geldim. Şimdi hazırlanıp üç gündür gitmediğim işe gideceğim. -.- Bakmayın uzun zamandır gitmedim diye gidesim gelmiyor yoksa çalışmak güzel şey, yazın tüm gün evde kala kala sıkıntıdan patlıyordum. Biraz da sıcağın etkisi vardı ama neyse. Dediğim alıntıyı paylaşıp kaçayım, herkese iyi günler! =) 




15 Ocak 2016 Cuma

Ve Kazanan...

2 yorum:
Herkese merhaba, çekilişin sonuna geldik, katılımlarınız için teşekkürler! :) Kazanan Canan Kara oldu tebrikler Canan :) Kendisine şimdi mail atacağım 2 gün içerisinde dönüş alamazsam yeni bir kazanan seçeceğim. Umarım hazırlayacağım kutudan memnun kalır =)


12 Ocak 2016 Salı

Okuma Günlüğü #4

3 yorum:
Dördüncü Okuma Günlüğü yazısından herkese merhaba. Çekiliş yazısını yazıp ortadan kaybolmuş izlenimi vermiş olabilirim ve evet sanırım öyle oldu. =D Final dönemi ara ara boşluklarım oldu aslında ama sanırım bu süreyi biraz gereksiz vakit harcayıp kafa dağıtmaya ayırdım. Bugünkü patlama olmasaydı dışarıda işlerimi halledecek hatta Sultanahmet'e yakın sayılan dişçime gidecektim. Ama durum öyle olunca her şeyi iptal edip evde kalmaya karar verdim. Gerçi artık insanın kendi evi bile yeterince güvenli değil, resmen Allah'a emanet yaşıyoruz. Umarım bu kötülüklerin sonu geldi diyeceğimiz günler yakındadır. 



Unforgiven'ı büyük bir hevesle almıştım, maalesef umduğum gibi çıkmadı. Liseli triplerinde takılan Lilith & Cam ikilisi beni biraz boğdu. Zaten hep diyorum, Düşüş Serisi'nin yeri bende ayrı ama lisede değil şu aralar başlamış olsaydım beğenmezdim belki. Aslında Lilith'e üzülerek okudum çünkü gerçekten yalnızdı. İngilizce olarak okumaya girişmem de sıkıldığım kısımları artırdı eh süper bir dilim yok sonuçta, anlayamadığım kısımlar oldu biraz sinirlendim. :D Lucifer'in bile liseye inip takıldığını görünce ne saçmalıyorsun sen Lauren koskoca düşmüş meleği aldın nerelere koydun diyerek kitabı zirvede bıraktım. Çevirisi çıkınca alıp tekrar okumayı deneyeceğim, Cam'i seviyorum ve mutlu sonsuzluğunu görmek istiyorum. ^^ 
Bu aralar Ukitap sayesinde bir sürü yeni kitabım oldu, Narnia'da bunlardan biri. Filmlerini çok severek izlemiş biri olarak Aslan, Cadı ve Dolap'tan öncesini merak ediyordum. Büyücünün Yeğeni Narnia'nın yaratılışını melodık bir hikaye şeklinde okuyucuya aktarıyor. Benim gibi oyalanmazsanız tek gecede çok rahat bitirir, mutlu mesut kapatırsınız kapağını. Narnia'ya açılan dolabın, tek başına duran sokak lambasının ve daha bir çok şeyin nereden geldiğini öğrendiğimiz ilk kitabı farklı bir dünyada yaşamak istiyorum diyen herkese tavsiye ederim. 


Ukitap ile gelen bir diğer kitaplarım. Hepsini çok merak ediyorum ama Umutsuz'u ayrı bir okumak istiyorum. =P Herkes okudu kimi beğendi kimi beğenmedi derken kitap bende büyük bir merak uyandırdı. Her Yer Gökyüzü'nü sırf ana karakter Uğultulu Tepeler'i defalarca okumuş diye aldım, böyle bir karakterin olduğu bir kitabı beğenmeme ihtimalim düşük diye düşündüm. Yitik Oğlan Yitik Kız güzel bir korku hikayesiymiş, bakalım korkacak mıyım heheheh. Peter Straub'u biraz araştırdım kendileri Stephen king'in Kule Serisi'ne takıntılı bir yazarmış, ayrıca King'le arkadaşlar sanırım. Benzer tarzlarda yazıyorlarsa biraz korkabilirim. :3





Güya dün Akşam Yıldızı'na başlayacaktım ama kitap önümde telefonumu kurcaladım. :ı Bu yazı bitince başlayacağım artık yeter böyle böyle kitap okumayı bırakıyor insan. Konusu nasıl derseniz, elimden geldiğince az şey öğrenmeye çalıştım ki sürprizli, heyecanlı olsun. Sert ve kendini sevmeye kapamış bir adamla gizemli bir kadının aşkını ele alıyordan fazlasını öğrenmedim. Historical Romance okumayı özledim yazıyı bitireyim de gidip okuyayım heheh. Son olarak Hortlak'a gelecek olursam aslında  hiç hesapta yoktu ta ki Kayıp Rıhtım'da görene kadar. Kapağı renk ve boyut olarak çok hoşuma gitti, Bağdat Caddesi trafiğinde Kadıköy'e ulaşmaya çalışırken okumak için çantama koyarım artık. 

Bir Okuma Günlüğü yazımın daha sonuna geldik. Aslında eklemek istediğim birkaç şey daha vardı ama yarın sabahçıyım ve kitap okumak istiyorum. *-* Herkese güven içinde geçireceği mutlu bir hafta dilerim, kendinize iyi bakın ve bitmeden çekilişime katılmayı unutmayın. ^_^
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...