8 Eylül 2019 Pazar

Hep Yuvaya Dönmek - Ursula K Le Guin

16 yorum:
"Kadınlar içeride tutulur, ama dışarıda bırakılırdı."




Hep Yuvaya Dönmek Ursula'nın doruk noktası diyebilirim. Şimdiye kadar okuduğum tüm kitaplarından çok farklı. Bu kitabında yazabileceği her şeyi yazmış, verebileceği her şeyi vermiş. Ve özgürlük, Hep Yuvaya Dönmek'in en güzel yanı özgürlük duygusu. O kadar güzel, o kadar olması gerektiği gibi aktarmış ki, okurken hissettiğim özgürlüğü tüm hayatım boyunca duyarsam huzurlu ve mutlu bir ömür sürebilirim.
Kitabı edebi bir metin gibi okumak kolay değil, genel olarak okumak da pek kolay değil çünkü çok katmanlı bir metin. Yazar bu kitabında Amerikan Yerlilerinden esinlenerek bir halk yaratmış ve onlara dair her şeyi anlatmış. Gelenekleri nasıl, ne yer ne içerler, şiirleri, oyunları, tiyatroları, kısa öyküleri... Bunun yanında "Anlatan Taş" ismini verdiği bir karakterin öyküsü mevcut, aralıklarla onu okuyorsunuz. Kitabın en sevdiğim kısımları Anlatan Taş'ın hikayesinin olduğu kısımlardı. Kalan bölümleri için okumak da keyifli oldu çünkü Ursula en  sevdiğim, tarzını neredeyse tamamen bildiğim bir yazar. Başka türlü zorlar diye düşünüyorum, hatta bana kalırsa Ursula'dan okuyabileceğiniz her şeyi okuyup ondan sonra Hep Yuvaya Dönmek'e geçilmeli. Ya da edebi bir metin olarak görmeyip, bilmediğimiz bir ulusu anlatan tarih kitabı gibi düşünerek okuyabilirsiniz. Ursula'nın yarattığı, edebiyatın sınırlarını geçmiş bir dünyayı çok merak ediyorum derseniz bekletmenize gerek yok. Evet bu kitabında edebi bir şeyler sunmuş ve aynı zamanda edebiyatın sınırlarının ötesinde bir evren yaratmış. Hayran kaldım, çok sevdim. Sadece daha çok kurgu görmeyi umuyordum, olsun böyle de güzeldi.
Özgürlüğe geri dönmek istiyorum. Pat diye gireceğim: Kendini özgür hisseden var mı? Kendini özgür hissediyor musun, ben hissetmiyorum. Kafam binlerce fikirle, yapılması gereken, gerekli ve gereksiz olan o kadar çok şeyle dolu ki... En başta bu benim özgürlüğümü kısıtlıyor. Huzursuzca kullandığım sosyal medya ağları, internet özgürlüğümü kısıtlıyor. Yan yana dizilmiş bin tane evin arasında yaşamaya çalışmak özgürlüğümü kısıtlıyor. Hatta ev mevsuzu aşırı büyük bir dert. Eskiden oturduğumuz semtte bizim evin camıyla karşı apartman arasında kendi bahçemiz, cadde ve onların bahçesi vardı. Şimdi ise zıplasam erişebileceğim yakınlıkta bir sokakta yaşıyorum. Birileri para kazansın diye gemilere tıkılmış köleler gibi yaşıyoruz. Yani hem içten hem dıştan öyle bir kuşatılmışız ki özgürlük falan yok, özün kendisi yok olmak üzere zaten, gür olmasını geçtim. (Özü gür kelimesini açan hocamı saygı ve sevgiyle anıyorum.) Hep Yuvaya Dönmek ise bunun tam tersini gösteriyor. Sakin ama durağan olmayan, dünyayı ve kendini dinleyerek yaşayan insanları anlatıyor. Bunun düşüncesi bile o kadar güzel ki. Siz de biraz düşünün, nasıl özgür olunur, bu çağda, bu koşuşturmada kalıp aynı zamanda özgür olabilir miyiz?
Burada kısaca bahsedip işte bu kadardı diyebileceğim bir kitap değil, hakkında yazılsa tez çıkar belki de. Bitireli günler oldu ama hala üstünde düşünüyorum, muhtemelen bir müddet daha etkisinde kalmaya devam edeceğim. Bu ay Ursula'dan Kanatlı Kediler Masalı 3'ü okumayı planlıyorum. Çok tatlı, koleksiyonluk bir çocuk kitabı serisi, edinmenizi tavsiye ederim. Son olarak, blogumu desteklemek isterseniz reklamlara tıklayarak bunu yapabilirsiniz. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, herkese keyifli bir hafta dilerim. 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...