25 Eylül 2013 Çarşamba

Kitapların Sevmediğim Yanları

27 yorum:

Her ne kadar kitap okumayı çok seviyor olsam da okuduğum kitapların bir kısmında beni rahatsız eden şeyler olabiliyor. Bu yazımda onları anlatayım, biraz içimi dökeyim dedim. Blogumda bu konuyu işleme fikrini aklıma getiren sevgili Kitap Aşığı'na teşekkürler, onun hoşlanmadığı şeylere buradan ulaşabilirsiniz.

Kitaplarda hoşlanmadığım şeyleri ikiye ayırdım. Birisi kitabın dış görünümü diğeriyse konusu, karakterin tutumları vs. gibi şeylerden oluşuyor. Tasarım konusunda çok fazla rahatsız eden şey olmadığından öncelikle onlara değineyim.

Küçük Punto
Göz tansiyonu olan biri olarak küçük puntolu kitapları okurken zorlanıyorum. Bazı kitaplar var hem kalın hem de minnak bir puntoyla yazılmış, alacağım varsa bile gözüm korkuyor almıyorum. Yahu daha da kalın olsun ama o küçücük yazıları nasıl okuyalım, yayınevleri buna özen göstermeli bence.

Kapaktaki Harflerin Silinmesi
Bu durumu birkaç kitabımda yaşadım. Sanırım Alacakaranlık Serisi'ndeydi, kitaplarım orijinal olmasına rağmen harflerin rengi atmıştı. Hiç hoş bir görüntü vermiyor bence öyle olması.

Tasarım olarak aklıma daha fazla bir şey gelmiyor. Şu kitabın kapağı kötü olmuş dediğim bir sürü kitap var tabii ama o kişisel bir zevk, benim beğendiğimi başkası beğenebiliyor falan o yüzden pek sorun etmiyorum. Ama yukarıda yazdıklarım cidden önem verdiğim şeyler. Özellikle küçük punto konusu. O_o

İçerik olarak rahatsız olduğum bir sürü şey var. Sanırım burada baya içimi dökeceğim. =D

Aşk Üçgenleri
Kitaplarda karşıma çıktığında YETEEER  dediğim şey aşk üçgenleri. Alacakaranlık'la mı başladı ne oldu tam bilmiyorum ama günümüz YA kitaplarında yazar kıza aşık olan iki erkek koymazsa o kitap olmuyor sanki. İlla kız arada kalıcak ve sonra biz okumaktan bezip kendi kendimizi yerken genellikle doğru tahmin ettiğimiz adayı tercih edecek. Sonra diğer çocuğa ne oluyor zavallım kitabın en popi kişilerinden biriyken figüran ötesi bir konuma getiriliyor. Örneğin Düşüş Serisi'ndeki Cam. Serinin en sevdiğim erkek karakterini resmen harcadılar, sanki önemsiz biriymiş gibi öylece bıraktı yazar onu. Madem sonunda birini seçicek yapmayın şu aşk üçgenlerini canım aaaa.

Salak Esas Kız
Kitabın ana karakteri olan kızda sevmediğim bir şeyler görürsem olmuyor, okuyamıyorum onu. Genellikle bu durumlar şöyle oluyor.: Kız çok güzeldir ama kendini inanılmaz çirkin buluyordur ve etrafında onca erkek vardır ama hala ben çirkinim diye dolanır durur. Kız önüne gelen erkekle işi pişirir ama hala namuslu, saf ve masum bir genç kızmış gibi davranır. Aynı anda birden fazla erkeğe iş atar, kararsız kalır ve yanlış kişiyi seçer. İlerde muhtemelen seçtiği erkeği diğeri için harcayacaktır ve ben de o harcanan erkek için üzüleceğimdir. :/ Son olarak da kızımız diğerlerini korumak adına kendini öne atmaya çalışsa da etrafında onu korumaya çalışan insanlar vardır ve bu yüzden bi halt yapamaz.  Örnek karakterler: Gece Evi - Zoey, Düşüş - Lucy, Vampir Günlükleri- Elena (diziye göre yorum yaptım, Elena'dan nefret ediyorum!!!!11!!!11!)

Gerçek Hayatlar, Ütopik Karakterler
Başlıkta ne demek istediğim tam anlaşılmış mı bilmiyorum ama mesela Elli Ton Serisi gibi. Fantastik okurken eserin öyle olduğunu bildiğinden kendini kaptırıyorsun ama gerçek hayata dair bir şey okurken ayaklarımı yere bastıran karakterler görmek istiyorum. O kitaptaki Christian mesela hem yakışıklı hem  ultra zengin hem Ana'yı çok seviyor falan. Üstelik nedense onca kız arasından hiç tanımadığı bir kızı seçiyor kendine ve onunla diğer kadınlarla girmediği yakınlığa giriyor. Neden yani yazar dostum madem bunu böyle yazıyorsun bize gerçekçi bir sebep sun. Tatlı Bela'da aynısıydı. Güya Travis dostumuz sert çocuk ama Abby'nin yanında süt oğlan oluyor. Madem o çocuk o kadar sert ve playboy tamam yine kızı sevsin ama bunu yaparken havasını bozmasın.

Seçilmiş Kişi
Fantastik okurken artık seçilmiş kişi olayından sıkıldım. Tabii eser Harry Potter kalitesinde olur okursun ama maalesef çoğu öyle olmuyor. En azından kitabı bir kişiye bağlamadan okutsalar harika olacak, yanında en az onun kadar önemli birileri daha olmalı bence.

Sadece Yan Karakterlerin Ölmesi
Eheheh hasta ruhum diyor ki kitapta çok pis aksiyon yaratıyorsan bedelini de vermen gerekiyor. Yani onca olay oluyor sonra ölen kim, yengemin kuzeninin dayısı, meh! Kitabı okurken şaşırmalı ya da üzülmeliyim ki o kitap bende bir iz bıraksın. Örneğin Şafak Vakti'nde büyük savaş oldu kim öldü hiç kimse. Hatta savaş falan da olmadı değil mi gelip gitmişti başkan vampirler. o.o Tabii bir Taht Oyunları Serisi kadar ölüm olmasa da olur ama aksiyon olmayınca insan okurken pek zevk alamıyor.

Kitaplarda rahatsız olduğum şeyler olarak aklıma gelenler bunlardı. Saçmaladığım yerler oldu ama işte n'aparsınız kitaplar insanı şekilden şekle sokuyor bazen. Sizin de rahatsız olduğunuz şeyler varsa benimle paylaşın, biraz geyik muhabbeti yapalım. Herkese iyi akşamlar dilerim. ^_^

24 Eylül 2013 Salı

Okuyorum: Lucian - Isabel Abedi

2 yorum:

Son zamanlarda melek konulu kitaplara olan ilgim yeniden canlandı ben de alışveriş yaparken Lucian'ı da alayım dedim. Henüz çok başlarında olduğumdan kitap hakkında yorum yapamıyorum ama güzel ilerliyor. Tek kötü yanı çevirisinin pek iyi olmayışı. Okuyan çoğu kişi kitabı çok beğenmiş ve sonunun hüzünlü bittiğini söylüyorlar. Zaten kitapta alttan da olsa gotik bir şeyler hissediyor insan. Bu arada ilk defa Almanya'da geçen bir fantastik kitap okuyorum. Ne diyeyim, gotik tarzda okumayı özlemişim. =)

19 Eylül 2013 Perşembe

Kitap Tanıtımı: Ve Dağlar Yankılandı - Khaled Hosseini

4 yorum:
Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş kitaplarıyla beni benden alan Afgan asıllı yazar Khaled Hosseini'nin son kitabı Ve Dağlar Yankılandı geçtiğimiz günlerde Türkçe olarak yayımlandı. Açıkçası kitabı kitapçılarda görmeden evvel çıkmış olduğundan haberim bile yoktu, gördüğümde şaşkınlıkla dolu bir sevinç yaşadım. Bu da bana sevdiğim yazarları daha sık takip etmem gerektiğini öğretmiş oldu.


Kitabın tanıtım yazısı şöyle:
Gece vakti, çölü bir el arabasını çekerek geçen bir baba. Arabanın içinde annesiz iki çocuk; iki kardeş; biri kız, biri erkek. Küçük Peri için ağabeyi Abdullah, ağabeyden çok öte. On yaşındaki Abdullah'a sorsanız Peri, her şey demek. Köylerinden Kâbil'e varmak için çıktıkları yolculuğun sonunda aileyi yürek parçalayıcı bir son bekliyor. Fakat aslında bu bir son değil... Kardeşlerin başlarına gelenler -yakın ya da uzak- ilişki kurdukları tüm insanların hayatlarında nesiller boyu yankılanacak... 

Hayat farklı aileleri sevgi ve fedakârlık, ihanet ve sadakat gibi ortak duygularla sınarken, karakterlerin başlarına gelenler ve yaptıkları seçimler, kitabın her biri ayrı bir renk ve lezzet taşıyan katmanlarını oluşturuyor. Afganistanın küçük bir köyünde doğan ve okuru Kâbilden Parise, San Franciscodan Tinos adasına taşıyan bu öykü, her sayfada renklenip güçleniyor. 

Ve Dağlar Yankılandı, bizi biz yapan değerler üzerine düşündüren, ustalıkla yazıldığını her bölümde yeniden kanıtlayan, büyüleyici bir roman. Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş ile dünya çapında sevilen bir yazar olan Khaled Hosseini'nin yazarlığında bir dönüm noktası.

Tanıtım yazısına bakınca yazarın bu kitabı da en az diğer ikisi kadar hüzünlü duruyor. Maalesef şu an okunmayı bekleyen çok kitabım olduğundan TÜYAP'dan önce alamayacağım ama nasıl olduğunu baya merak ediyorum. Kitabı aldıysanız ya da yazarın diğer kitapları hakkında yorum yapmak isterseniz görüşlerinizi benimle paylaşın lütfen. Bu arada kapak görselinde kullanılan çocuklar ne kadar tatlı değil mi?


18 Eylül 2013 Çarşamba

Ağustos Ayında Okuduklarım - 2013

Hiç yorum yok:
Ağustos ayında tatildi arkadaşlarla gezmekti derken kitap okumaya ara verdim ve bu durum okuma düzenimi bozdu. Diğer zamanlara oranla çok az kitap okumuş olsam da okuduklarımın hepsini beğendim. Bu arada Goodreads olmasa ne okuduğumu hatırlamayacağım iyi ki orada kaydediyorum kitapları. neler okumuşum diye bakacak olursak:

Melez - Jennifer L. Armentrout
Emily ve Garip Maceraları - Rob Reger, Jessica Gruner
Bakire - Nancy Pickard
Yer Değiştirenler - Brenna Yovanoff

Melez paranormal romance türünde bir kitap. Çok sevdiğim Lux serisinin yazarının bir diğer serisi. Mitoloji ağırlıklı güzel bir kitaptı ama artık aşk üçgenleri, seçilmiş kişiler gibi konulardan sıkıldığımdan devamını okumayı düşünmüyorum. Emily ve Garip Maceraları ağustos ayında okuduğum en eğlenceli kitaptı, hafızasını kaybetmiş bir kızın yaşadıklarını illüstrasyonlarla beraber süslemişler, devamı çıkar çıkmaz alacağım. Yorumu blogumda mevcut. Bakire de blogumda yorumunu bulabileceğiniz gerilim - polisiye türünde bir kitap. Yer Değiştirenler fantastik ve özellikle gotik severlerin beğeneceğini düşündüğüm kapalı havalarda okunası kitaplardan . Ve tabii ki de onun da yorumu blogum da mevcut. =P O kadar tembelim ki linklerini bu yazıya kopyalamaya üşeniyorum merak edenler arama kısmına kitap adlarını yazarlarsa sevinirim. Bu yazıyı normalde eylül başında yazmam gerekiyordu ama hem tatilde oluşum hem de üşengeçliğimden dolayı gecikti. Eylül ayının üçte birini geçirmiş olmamıza rağmen GR'ye bakıyorum ve evet sadece bir kitap okumuşum. :0 umarım okulun temposuna kapılıp kitap okuma hızımı yeniden kazanırım. 

Ağustos ayında okuduğum kitapları da paylaşmış oldum, biraz utandım aslında bu kadar az okuduğum için ama ekim ayında bunu telafi edeceğim. :) 

10 Eylül 2013 Salı

The Mortal Instruments - City of Bones

8 yorum:

Çıkmasını heyecanla beklediğim ama tatilde oluşum sebebiyle bir türlü gidemediğim Kemikler Şehri'ni nihayet izledim! Kitabını okumuş birisi olarak gönül rahatlığıyla kitabın yarısı edemez diyeceğim ama yine de hoş bir filmdi. Konu ve sahneler olarak kitaba sadık kalınmış ayrıca ana karakterlerimiz Clary, Jace ve Simon rollerine çok yakışmışlar. Konuyu bilmeyenler için anlatmam gerekirse Kemikler Şehri Cassandra Clare'in kaleme aldığı Ölümcül Oyuncaklar Serisi'nin ilk kitabı. Kitap yarı melek yarı insan olan Gölge Avcıları'nın dünyamızı korumak adına verdiği mücadeleyi anlatıyor. Tabii tek fantastik yanı bu değil. Seride vampirler, kurtadamlar, periler gibi birçok ırk barınıyor. 16 yaşındaki Clary de bir gölge avcısı ama henüz bundan haberi yok. Bir gün gittiği bir gece kulübünde tanık olduğu olaylar onun ait olduğu dünyayı keşfetmesini sağlıyor eh bir de kendini beğenmiş Jace'i. =P Sonrasında kızımız annesini kurtarmak ve kendini bulmak adına bir yola çıkıyor, gerisi spoiler çok anlatmayayım.

Kitabı okuyanlar için filmle kıyaslama yapacak olursam önceden de dediğim gibi yanından geçemiyor. Ama kitapla bağlantılı pek çok sahne oluşu izlerken nostaji gibi olduğundan keyif alarak izledim. Kitaptan kötü bulma sebebime gelecek olursak olayları sığdırmak adına peş peşe hızlı geçişler yapmışlar,  kitabı okumamış olsam bazı sahnelerde kafam karışabilirdi. Ve gölge avcılarını gereksiz kasmışlar. Kitapta o kadar cool değillerdi daha doğal ve eğlenceli olsalar iyi olurmuş. Bir de kapşon mevzusu var Jace ve Magnus'da dikkatimi çekti. Şunları biraz gizemli gösterek eheheh kafasıyla çoğu yerde karakterle gereksiz yere kapşon taktırmışlar. Komik duruyordu bence güneşli havada ya da enstitü içinde o kılıkta gezinmelerine gerek yoktu. Karakterlerin nasıl olduğuna gelecek olursam Clary kitaptaki gibiydi olmuş bence. Simon kitaptakinden daha hoştu ehehe işime geldi o da olmuş. Alec ve Isabel.. Hmm Isabel daha çekici olabilirdi yani oynayan kız iyiydi ama o havayı sezemedim. Alec tabikide olmamış nerede bizim dalyan gibi Will'i andıran Alec'imiz nerede burada oynayan 1.70lik amca.. Jace'i bilerek sona sakladım. Film çıkmadan önce fanlar olarak bu çocuk nasıl Jace olacak alakası yok diye üzülüyorduk ama gerçekten role yakışmış. Aradaki tek fark filmdeki Jace'in egoist tavırlardan uzak ve daha romantik olması. Ya da daha gizemli olmuş diyebilirim ama ben filmdeki Jace'i daha çok sevdim. Kitapta okurken gülüyorduk ama filmde sürekli kendini övüp duran birindense Clary'e aşık olduğu belli olan Jace daha hoş görünüyordu. Aksanının harika ötesi olduğunu da belirteyim.

Ölümcül Oyuncaklar - Kemikler Şehri güzel bir filmdi, büyük beklentilerle gitmeyin ama o kadar iyi değil. Bu arada ben olsam kitabını okumadıysam önce alır okur ve sonra izlerdim. Sinema da izlemeseniz de olur zaten görsel açıdan süper sahneler mevcut değil. Bakalım Küller Şehri'nin filmini nasıl yapacaklar şimdi onu bekliyorum merakla. ^_^




9 Eylül 2013 Pazartesi

Kitap Sihirbazı Alışverişim

7 yorum:

Kitap Sihirbazı'ndan alışverişimi uzun zamam önce yapmıştım, tatilde oluşum sebebiyle şimdi yazıyorum. Geçen ay Kitap Sihirbazı'nda DEX kitaplarında %40 indirim vardı. Önce sepetimi Dex kitaplarıyla doldurdum ama sonra elimdeki serileri bitirmeden yeni serilere geçmek istemediğime karar verdim. Aldığım kitaplardan üç tanesi serilerimin devam kitapları. Asi Melekler'i sitenin puan katalogundan aldım. Kitap yanımda olmadığından resmini çekemiyorum ama kabı eskimiş ve sayfa kenarlarında tırtıklar var. Bu konuda daha özenli olmalarını beklerdim. Saksı Olmanın Faydaları, Lucian ve Çavdar Tarlasında Çocuklar uzun zamandır almayı planladığım kitaplardı hatta şu an Saksı Olmanın Faydaları'nı okuyorum ve gayet güzel ilerliyor. Asi Melekler'in üstündeki kitap net çıkmamış, Çanlar Kimin İçin Çalıyor. Onu da annem için aldım. Kısacası alışverişten memnun kaldım, yanına bol miktarda ayraç da koymuşlar. Asi Melekler dışındaki kitaplarda hasar yoktu. Almayı planladığım kitaplarda indirimleri olursa tekrar alışveriş yapmayı düşünürüm siteden.

Bir kitap alışverişim daha da böylelikle bitmiş oldu artık Tüyap Kitap Fuarı'na kadar kitap almamayı planlıyorum ki bu sefer cidden almam elimde fazla kitap birikti. Sizin aldıklarım arasından okuduklarınız varsa görüşlerinizi bildirmeyi unutmayın, herkese iyi bir hafta dilerim.

8 Eylül 2013 Pazar

Tatil Biterken

2 yorum:
Tatilde oluşum sebebiyle uzun zamandır bloga giremiyorum. İlgilenmeyi istiyorum ama İstanbul'a sadece hafta sonları ya da cumartesileri döndüğümden mümkün olmuyor. Bu süre zarfında elimden geldiğince yüzmeye ve kilo vermeye çalıştım ama işe yaradı mı orası belli değil. :) Çoğu kişide yazın okuma tutukluğu başlamıştı, onlardan biri de bendim. Temmuz ayında hatrı sayılır sayıda kitap okudum ama ağustos için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Şimdi dönüp bakıyorum da tatile ve yazıya attım başlığa, içimden geçen ses lütfen tatil bitmesin diye bağırıyor. Daha okuyacak kitaplar, uyunacak uzun sabahlar vardı. :/ Bu arada ingilizce kursuna başladım o da hafta sonlarımı yemeye devam ediyor. Kalan vaktimi en azından okul açılana kadar deniz kenarında takılarak geçirmeyi planlıyorum bundan ötürü bloga fazla giremeyebilirim lütfen kusuruma bakmayın. ^^

Son olarak şu an bu yazıyı Burçe kankamla yazıyorum kendisi çok iyi bir kitapkurdudur ve Orhan Pamuk'dan Kara Kitap'ı okuyor. Çok beğenmiş herkese tavsiye ediyormuş. Ben de haftalardır Saksı Olmanın Faydaları'nı okuyorum. Aslında güzel bir kitap ama nedense bitmedi gitti. Yaa işte öyle dostlar, yazıma burada son verirken hepinize sevgilerimi yoluyorum umarım güzel bir pazar günü geçiriyorsunuzdur. =)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...