Ocak Ayında Okuduklarım

Yılın ilk ayında sekiz kitap okudum. Nedense iyi bir giriş yapmış gibi hissetmiyorum, bunda genel olarak enerjimin düşük olmasının etkisi olabilir. Ocak başından beri aralıklı olarak hastaydım. Şimdi de diş ağrım tuttu, yarın dişçiye gidiyorum. (Lütfen kanal demesin...) Ayrıca tuhaf bir şekilde kasım ayından beri okuduklarımdan çok az zevk alıyorum, okurken odaklanamıyorum. Bilinçaltımda yüksek lisans tezim dönüyor diye mi böyle emin değilim. Neyse, biz ocakta okuduklarıma geçelim. 

Mekanın Üretimi'ni bitirdim! Dile kolay eylülden beri okuyorum. Bitirmek ocağa nasip oldu o da 31'inde elime alıp son yirmi sayfayı okumak için kendimi zorladım diye. Hakkında bir şeyler demeden önce işaretlediğim yerleri gözden geçirip bir özet çıkarmam lazım. İyi ki okumuşum, baya bir şey öğrendim ve tezime çok katkı sağlayacağını biliyorum. 

Ayın sekiz günü Değersiz Bir Hayat'ı okumakla geçti. Bu kitapla ilgili ne desem gerçekten bilmiyorum. Aslında Goodreads'de baya bir şey dedim ama aklıma geldikçe ben ne okudum, neden okudum, yazar mazoşist ya da sadist mi düşünceleriyle doluyorum. Şuraya GR yorumumu iliştireyim, okumak isteyenlere fikir olsun:

"Puan veremeyeceğim, bir yanım 5 diyor diğeri 1- 2, kararsız bir haldeyim. Puan vermeye korkuyorum bile diyebilirim.Baya canımı acıtan, yorucu ama hızlı bir okuma oldu. Şu sıralar ülkemiz okurları arasında popüler bir kitap olduğunu, birçok kişinin okumak istediğini biliyorum. Okuyup okumamak tamamen size kalmış, bir şey kazandıracak ya da vakit kaybettirecek bir kitap değil. Size çok şey katmayacak, keyifli zaman geçirmenin kıyısından dahi geçirtmeyecek ama kendini durmaksızın okutacak. Sırf satsın diye kapağına yazılan hüzünlü bir aşk hikayesi ya da seneler süren dostluğa ağıt konulu bir kitap değil. Bunları da içeriyor ama asıl konusu daha farklı. Çok kötü şeyler yaşamış, hayata pamuk ipliğiyle bağlı birinin kararsızlıklarını, acılarını, geçmişinin gününe etkisini anlatan bir hikaye. Jude'un değersiz gördüğü hayatının hikayesi. Belki de bir bakıma öyle, nereden ve hangi ruh haliyle baktığınıza bağlı.İlk yarısı hatta %70'i su gibi akıyor, "Sana ne oldu Jude?" sorusunun cevabını tamamen alana kadar elimden düşürmediğim bir kitap oldu. 850 sayfayı 7 günde bitirdim ki son yüze kadar baya hızlı okudum. Hikaye ne kadar realist olursa olsun düşmanımın başına gelse kahrolurum tarzı olaylara sahip olduğundan bir o kadar da gerçek dışı geldi. Baya baya algılayamadığım yerler oldu. Beynim bunların gerçekliğini kabullenmek istemedi. Bu yüzden ağlamadım (biraz belki) ya da bu ne ya diyerek nefret etmedim. Ütopik bulduğum şeyler oldu, spoiler kısmında yazacağım. Sonuç olarak Jude, seni tanımış gibi seviyorum, dostmuşuz gibi korumak istiyorum. Umarım çok mutlusundur. Benzer durumlara ucundan kıyısından maruz kalan herkese iyileşme diliyorum, bütün kalbimle."

Denizyolu ve Marina ayın en kötü okumaları oldu. Marina için beklentim yüksekti, başarısız bir roman olduğunu fark ettim. Denizyolu Ursula'dan okuyup da pek beğenmediğim 3. kitap oldu. Diğer ikisi Uçuştan Uçuşa ve Anlatış. (Yarım bırakıldılar.)  Bilek Kesenler filminden dolayı çok merak ettiğim bir çizgi-romandı, okumasanız da olur ama filmini mutlaka izleyin. Geyik Kral ayın favori kitabıydı. Avalon'un Sisleri Serisi'nin üçüncü kitabı, baya sevdiğim ve maalesef şu sıralar karaborsadan satılan bir seri. Ağrı Dağı Efsanesi Yaşar Kemal'in büyülü diliyle okuyucusunu alıp götüren bir kitaptı. Medea için diyeceğim tek şey, "aa ne çabuk bitti:d"

Siz ocak ayında hangi kitapları okudunuz? Umarım bu ay çok güzel kitaplar okuruz ve umarım İstanbul'a kar yağar. Bugün hava adeta nisan ayıydı hiç sevmiyorum böyle gereksiz sıcakları.  Blogumu desteklemek isterseniz çıkan reklamlara tıklayarak bunu yapabilirsiniz. Instagram hesabımda buraya göre daha aktifim ve ara ara çekilişler yapıyorum. Beni oradan da takip etmeyi unutmayın. ^_^ Herkese güzel bir şubat ayı diliyorum, sevgiler.