Bildiğiniz üzere iki senedir devam etmekte olan bir gotik edebiyat kulübüm var. Geçtiğimiz senelerde her ay bir kitap, bazen de yazar üzerinden gittik. Geçen ekim ayında "Lanetli Maraton" adı altında bir toplu okuma yaptık, bol seçenek olunca baya ilgi gördü. Biz de 2020 yılında okumalarımızı tek kitap değil tür ve maratonlar üstünden götürelim dedik. Katılmak isterseniz instagram hesabımız üzerinden bize ulaşabilirsiniz. Okumaları şimdilik oradan yürütüyoruz. Paylaşımlarınızda bizi etiketlemeniz, gönderilerde görüş belirtmeniz kulüp okumalarına katılmanız için yeterli. :) Okuma listesi hakkında ne düşünüyorsunuz, katılmak istediğiniz aylar hangileri? Gotik Edebiyat ile ilgili merak ettikleriniz için hem burada hem de Kayıp Rıhtım'da yazdıklarımı okuyabilirsiniz. Şu an linkleri bırakamıyorum ama blogumda aratırsanız karşınıza çıkacaktır. Karanlık Şato'nun instagram hesabına ise buradan ulaşabilirsiniz. Herkese keyifli bir akşam dilerim, yakın zamanda tekrar görüşmek dileğiyle.
22 Ocak 2020 Çarşamba
12 Ocak 2020 Pazar
2020 Okuma Temam, Hedefler ve Listeler
Son yazımda 2019’da okuduklarımı paylaşmış, yılın getirilerini giriş alıp 2020 okuma planımı oluşturacağımı söylemiştim. Bu sene 2019’da tamamlayamadıklarımı kapatmanın yanında bildiğim yazarlar ve akımların üstünde durup “ben bunu iyi biliyorum.” diyebilmek istiyorum. Önceliğim kitaplığımı olabildiğince eritmek. Yani 2020 okuma teması için “Kitaplığını Erit” diyebilirim. ^-^
2020 okumaları için birkaç hedef belirledim. Bunları şu şekilde:
1. Her gün 100 sayfa okumak (Bunu 2018’de yapmıştım ve baya verim aldım.)
2. Kitaplıktan okumak, yeni kitap alımını sıfırlamak. (Artık kitap satılmıyormuşçasına :d)
3. Kurgu dışına ağırlık vermek, en az üç kitaptan birini kurgu dışı okumak
4. Öylesine, aradan çıksın diye okumalar yapmamak
5. Akademik okumalara ağırlık vermek
6. Okurken telefonu uzağa koymak
7. Mircea Eliade’nin elinde olan tüm kitaplarını bitirmek (5 kitap)
8. Tolkien kitaplarını bitirmek (9 kitap)
9. Her ay en az bir Türk Edebiyatı Eseri okumak
10. Şu kişilerde uzmanlaşmak: Eliade, Tolkien, Yaşar Kemal, Isabel Allende, Jung, Marquez
11. Türk kadın yazarlara ağırlık vermek (Önerilere açığım.)
12. Elinde bulunan tüm Latin Amerika kitaplarını bitirmek (Sanırım 15 kadar kitap var)
Bu listenin dışında kendime 48 kitaplık bir mutlaka oku listesi hazırladım. Çoğu senelerdir kitaplığımda bekleyenlerden oluşuyor. Bir kısmını yeni alacağım (İnce Memed mesela^^) Günde 100 sayfa nasıl okunur derseniz, elime kitabı aldığımda 50 sayfa okumadan bırakmamaya çalışıyorum. Veya günde iki saat vermek gerekiyor öyle diyeyim. Eskiden bunu çok rahat yapardım, şimdi zorlanıyorum çünkü telefona çok bakıyorum. Bu yüzden okurken artık telefonumu uzağa alacağım. Bu sene dilediğim yazarlarda ve türde uzmanlaşırsam gerçekten en büyük hedefimi gerçekleştirmiş olacağım. Sıfırdan başladığım tek kişi C. G. Jung olacak ki ona dair farklı kaynaklardan okumalar yapmıştım. Uzmanlık kriterin nedir derseniz okuduğum kişinin yazdıklarındaki alt metni kolaylıkla görebilmek, burada şuna atıf yapmış, şu sebeple böyle yazmış diyebilmek istiyorum.
Seçtiğim maddelerin hemen hemen hepsini sadece kitaplığımdan kitap seçerek karşılayabilirim. Yalnız Türk Edebiyatı okumaları için ilerleyen zamanlarda kitap almam gerekecek. Belki bir ara toplu bir Türk Edebiyatı alışverişi yaparım. Sizden ricam, özellikle çağdaş edebiyatta sevdiğiniz yazarları benimle paylaşır mısınız? Kadın yazarlara ağırlık vermek istiyorum ama kimleri seçsem bilmiyorum. Elimde kadın yazarlardan okunmamış çok az kitap var maalesef, bu alanda baya eksiğim.
Bu arada geçen sene felsefe ve sosyoloji için listeye maddeler koymuştum ama bu sene eklemedim. Kurgu – dışı diye belirttiğim madde ağırlıklı olarak psikoloji ve felsefe okumalarından oluşacak zaten. Biraz da sanat üzerinden ilerlemek istiyorum. Her ne kadar zorlansam da bölüm okumaları yapmam gerekiyor. Özellikle yüksek lisans tezimi yazmaya çalıştığım şu günlerde akademik okumalarımı artırmam lazım. Hiç içimden gelmiyor ama hadi bakalım. :3
Bu arada bloğunu çok severek takip ettiğim Okuyan Bir Muggle klasik okuma maratonu düzenliyor. 2020 boyunca okuyabildiğimiz kadar Türk ve Dünya Klasikleri okumak üstüne kurulu bir maraton. Ben de okumak istediğim klasiklerle katılacağım. İnce Memed, Çalıkuşu, Kasvetli Ev, Faust, Dracula, Beyazlı Kadın, Keyif Evi, Saatleri Ayarlama Enstitüsü gibi bu sene okumayı hedeflediğim klasiklerle maratonda yerimi alıyorum. Katılmak isterseniz burayı tıklayarak yazısına geçebilirsiniz.
Umarım 2020 hepimiz için verimli bir sene olur. Kitaplığımı eritmek üzerine kurduğum okuma temamda başarılı olmayı umuyorum. Sizin 2020 için planlarınız neler, herkese güzel bir hafta dilerim.

3 Ocak 2020 Cuma
2019'da Okuduklarım: 103 Kitap, Bana Kattıkları ve Favoriler
2020'nin ilk günlerinden herkese merhaba. Umarım yeni yıla güzel bir giriş yapmışsınızdır, ben biraz hasta girdim. Aslında bu yazıyı sene bitmeden yazıp 2020 hedeflerime geçmek istiyordum ama ufak bir gecikme oldu. 2019'un ilk iki ayı Polonya'daydım, dönünce de bir süre eski okuma alışkanlığıma geçemedim. Hala da geçmiş değilim. Yine de senelik 100 kitap hedefimi tamamladım. Bunu sırf sayı doldurmak için okunmuş öylesine kitaplarla yapmadım, bu yüzden kendimi tebrik ediyorum. :P Kitaplara geçmeden belirmek isterim ki önemli olan sayı değil, ne okuduğunuz ve size ne kattığı. Bu katkı bilgi de olabilir keyif de. Ben okumalarımda keyif ve bilginin ortasını bulmaya çalıştım. Erasmus dönüşü kendime birtakım hedefler koymuştum. Bakalım bunlar neymiş ve yapabilmiş miyim?
Mircea Eliade kitaplarımı okuyamadım, üzülerek söylüyorum ki hiç Eliade okumadım. :D Her ay yerli edebiyattan bir eser okumadım ama dünyadan okudum. Tolkien ve Yaşar Kemal'den kendimce okudum, nihayet Yüzüklerin Efendisi Serisi'ne başladım. Sosyoloji okuması neredeyse hiç yapmadım ama Latin Amerika ve Felsefe okumaları yaptım. Senenin en güzel okumalarından biri Isabel Allende kitapları oldu. Her ay bir kurgu dışı okudum ama bu konuda daha iyi olmak isterdim. Kurgu-dışı okurken hala zorlanıyorum. Bir yazarın iki kitabını aynı anda okuyamadım, Huymans kitaplarıyla bunu denemek istedim, Tersine beklediğimden çok daha farklı çıkınca yapamadım. Sanırım aynı anda iki - üç kitap okumak pek bana göre değil, çok da zorlamamak lazım sonra insan okumaktan soğuyor. Gördüğüm kadarıyla 2019 hedeflerimi yarı yarıya yerine getirmişim. Peki bu 103 kitap nelerdi, ne okudun ne keşfettin derseniz, okuduklarıma birlikte göz atalım.

18 Aralık 2019 Çarşamba
Yeni Yıl Çekilişi
Herkese merhaba! Senelerdir blogdan çekiliş yapmıyor, genelde instagram üzerinden kitap hediye ediyorum. Bu sene hem yeni yıl hem de blogumun yedinci yılı vesilesiyle buradan kitap hediye etmek istedim. Görseldeki kitaplardan istediğinizi bir kişiye hediye edeceğim. Hepsi okuduğum, çok beğendiğim ve herkese tavsiye ettiğim kitaplar. Katılmak için blogumu takip etmenizi (mail veya gfc ile), yoruma 2019'da okuduğunuz ve beğendiğiniz üç kitabı yazmanız yeterli. Böylece birbirimize kitap tavsiyeleri vermiş oluruz. :) Ek hak için beni twitter ve instagramdan (@buyulu_ayrac) takip edebilir, çekilişi sosyal medya hesaplarınızda paylaşabilirsiniz. Her biri +1 hak getirecek, örneğin twitterdan takip edip çekilişi paylaşan birisinin +2 hakkı olacak. Bu yüzden ek hakları yaptıysanız linkleriyle birlikte yorumunuzda belirtmenizi rica ediyorum.
Prenses ve Curdie & Goblinler seri olduğu için set olarak verilecektir. Bu arada çekilişe blog dışı bir kaynaktan ulaştıysanız (sosyal medya) lütfen belirtin. Blog çekilişleri eskisi gibi popüler mi bilmiyorum, bakalım göreceğim. :3 Çekilişe 18 Aralık 2019 - 1 Ocak 2020 tarihleri içinde katılabilirsiniz. Ocağın ilk haftası açıklayacak, kazananın istediği kitabı internetten sipariş edip göndereceğim. Kargo bana ait, katılım sadece Türkiye içinde geçerlidir. Unutmadan, blogumu desteklemek isterseniz reklamlara tıklayarak bunu yapabilirsiniz. Herkese bol şans ve şimdiden mutlu bir yıl dilerim. 🎄🎅

1 Aralık 2019 Pazar
Aralık Ayında Okuyacaklarım
Yağmurlu bir aralık gecesinden herkese merhaba. Bu ay okumayı planladıklarımın bir kısmı geçen aydan kalanlar, diğerleri ise sene bitmeden okurum diyerek son dakikaya bıraktıklarım. Sene başında kendime bu yıl şunları kesin okuyacağım diye bir liste yapmıştım. Henüz kontrol etmesem de çoğunu tamamlayamadığımı biliyorum. :D Erasmustan dönünce okuma düzenimin baya bozulduğunu fark ettim. Hala toparlamaya çalışıyorum. Gerçi senelik 100 kitap hedefimi tamamlamama dört kitap kaldı, düşündüğümden az okumadım ama yeterince verim alamadım gibi.
Aralık ayında okumayı planladıklarım bu şekilde. Aslında daha çok akademik okuma yapmam gerekiyor, bu sene yüksek lisans tezimi vereceğim. Yüzüklerin Efendisi Serisi'ni bu sene okurum demiştim, ilk kitabı kasım ayında bitirdim. Diğer ikisi aralığa kaldı, her ne kadar bitiririm desem de içimden bir ses Kralın Dönüşü ocağa sarkacak diyor. :3 Bhagavad Gita ve Rüya Mektupları ayın kesin okunacak olanları. Özellikle Bhagavad Gita, resmen okuduğum her kitapta karşıma çıkıyor. "Beni neden erteliyorsun" der gibi, ya da biraz musallat gibi. :D Şaka bir yana çok şey katacağını biliyorum, ilk elime aldığımda farklı bir bilinçteydim, şimdi daha iyi anlayacağımı biliyorum. Ayı güzel yazarlar ile sonlandırmak istiyorum, Gaarder'ı bu yüzden seçtim. Şu an Anlatış'ı okuyorum, biraz karışık geldi ama açılacağını umut ediyorum. :) Umarım hepimiz bu ay çok güzel kitaplar okuruz, yılın son günleri keyifli geçşin, lapa lapa kar yağsın dileklerimle. ❄⛄Unutmadan, blogumu desteklemek isterseniz reklamlara tıklayarak bunu yapabilirsiniz. Instagram hesabımda buraya göre daha aktifim ve ara ara çekilişler yapıyorum. Yeni yıl için de güzel bir çekiliş yapmak istiyorum, beni oradan da takip ederseniz sevinirim.^_^

8 Eylül 2019 Pazar
Hep Yuvaya Dönmek - Ursula K Le Guin
"Kadınlar içeride tutulur, ama dışarıda bırakılırdı."
Hep Yuvaya Dönmek Ursula'nın doruk noktası diyebilirim. Şimdiye kadar okuduğum tüm kitaplarından çok farklı. Bu kitabında yazabileceği her şeyi yazmış, verebileceği her şeyi vermiş. Ve özgürlük, Hep Yuvaya Dönmek'in en güzel yanı özgürlük duygusu. O kadar güzel, o kadar olması gerektiği gibi aktarmış ki, okurken hissettiğim özgürlüğü tüm hayatım boyunca duyarsam huzurlu ve mutlu bir ömür sürebilirim.
Kitabı edebi bir metin gibi okumak kolay değil, genel olarak okumak da pek kolay değil çünkü çok katmanlı bir metin. Yazar bu kitabında Amerikan Yerlilerinden esinlenerek bir halk yaratmış ve onlara dair her şeyi anlatmış. Gelenekleri nasıl, ne yer ne içerler, şiirleri, oyunları, tiyatroları, kısa öyküleri... Bunun yanında "Anlatan Taş" ismini verdiği bir karakterin öyküsü mevcut, aralıklarla onu okuyorsunuz. Kitabın en sevdiğim kısımları Anlatan Taş'ın hikayesinin olduğu kısımlardı. Kalan bölümleri için okumak da keyifli oldu çünkü Ursula en sevdiğim, tarzını neredeyse tamamen bildiğim bir yazar. Başka türlü zorlar diye düşünüyorum, hatta bana kalırsa Ursula'dan okuyabileceğiniz her şeyi okuyup ondan sonra Hep Yuvaya Dönmek'e geçilmeli. Ya da edebi bir metin olarak görmeyip, bilmediğimiz bir ulusu anlatan tarih kitabı gibi düşünerek okuyabilirsiniz. Ursula'nın yarattığı, edebiyatın sınırlarını geçmiş bir dünyayı çok merak ediyorum derseniz bekletmenize gerek yok. Evet bu kitabında edebi bir şeyler sunmuş ve aynı zamanda edebiyatın sınırlarının ötesinde bir evren yaratmış. Hayran kaldım, çok sevdim. Sadece daha çok kurgu görmeyi umuyordum, olsun böyle de güzeldi.
Özgürlüğe geri dönmek istiyorum. Pat diye gireceğim: Kendini özgür hisseden var mı? Kendini özgür hissediyor musun, ben hissetmiyorum. Kafam binlerce fikirle, yapılması gereken, gerekli ve gereksiz olan o kadar çok şeyle dolu ki... En başta bu benim özgürlüğümü kısıtlıyor. Huzursuzca kullandığım sosyal medya ağları, internet özgürlüğümü kısıtlıyor. Yan yana dizilmiş bin tane evin arasında yaşamaya çalışmak özgürlüğümü kısıtlıyor. Hatta ev mevsuzu aşırı büyük bir dert. Eskiden oturduğumuz semtte bizim evin camıyla karşı apartman arasında kendi bahçemiz, cadde ve onların bahçesi vardı. Şimdi ise zıplasam erişebileceğim yakınlıkta bir sokakta yaşıyorum. Birileri para kazansın diye gemilere tıkılmış köleler gibi yaşıyoruz. Yani hem içten hem dıştan öyle bir kuşatılmışız ki özgürlük falan yok, özün kendisi yok olmak üzere zaten, gür olmasını geçtim. (Özü gür kelimesini açan hocamı saygı ve sevgiyle anıyorum.) Hep Yuvaya Dönmek ise bunun tam tersini gösteriyor. Sakin ama durağan olmayan, dünyayı ve kendini dinleyerek yaşayan insanları anlatıyor. Bunun düşüncesi bile o kadar güzel ki. Siz de biraz düşünün, nasıl özgür olunur, bu çağda, bu koşuşturmada kalıp aynı zamanda özgür olabilir miyiz?
Burada kısaca bahsedip işte bu kadardı diyebileceğim bir kitap değil, hakkında yazılsa tez çıkar belki de. Bitireli günler oldu ama hala üstünde düşünüyorum, muhtemelen bir müddet daha etkisinde kalmaya devam edeceğim. Bu ay Ursula'dan Kanatlı Kediler Masalı 3'ü okumayı planlıyorum. Çok tatlı, koleksiyonluk bir çocuk kitabı serisi, edinmenizi tavsiye ederim. Son olarak, blogumu desteklemek isterseniz reklamlara tıklayarak bunu yapabilirsiniz. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, herkese keyifli bir hafta dilerim.

31 Ağustos 2019 Cumartesi
Polonya'da Erasmus Yapmak / Yararlı Bilgiler (Valiz - Günlük Yaşam- Gezi)
Herkese merhaba, bu yazıda erasmus hakkında faydalı olacağını düşündüğüm şeylerden bahsedeceğim. 2018 Güz Dönemi'nde Polonya'nın Gdansk kentinde erasmus yaptım. (Ah keşke zamanı bir sene geri alsak.^^) Bu sene gidecek olanların işine yarayacak genel bilgiler paylaşmak istiyorum. Farklı bir yazıda daha sohbet havasında yaşadıklarımı anlatacağım da tabii. :3 Şimdilik yeni gidecek öğrencileri için (çok şanslısınız hani yerinizde olmak vardı. :P) valiz hazırlığı, Polonya'da yaşam, yeme içme, hava durumu koşulları, gezi ipuçları ve ırkçılık var mı (var) gibi konulardan bahsedeceğim. Lafı uzatmadan valiz hazırlığına geçiyorum.
![]() |
Gdansk Old Town |
Erasmus Valiz Hazırlığı İçin İpuçları
Polonya'nın kuzeyine (Varşova ve üstüne) gidecekseniz soğuğa hazır olun. Gerçekten çok soğuk, özellikle aralık sonu - şubat sonu arası. Yanınıza kalın yün çorap (bol bol, hem yürürken ayaklarınızı korur), termal içlik (gezilerde yatarken pijama niyetine giyebilirsiniz de), soğuk algınlığı için kaliteli bir vitamin, iki adet kalın yün atkı, (kocaman olanlardan - biri kirliyken diğerini giyersiniz) sağlam bir mont ve bot (botta paraya kıyın arkadaşlar, onunla gezeceksiniz sonuçta) alın. Soğuk dışarıda her türlü üşütecek, bu önlemler biraz daha az üşümeniz için. Yurtlar sıcak oluyor, dışarıda hava -15 iken siz içeride tişörtle oturabiliyorsunuz rahat olun. Gözünüzü korkutmuş da olmayayım zaten bir şekilde alışıyorsunuz o soğuğa. :)
Soğuk için hazırlık yaptık. Kıyafetten devam edersem, günlük ne giyiyorsanız alın işte zaten içerisi hep sıcak. Gece dışarı çıkacaksanız ona uygun kıyafetler ve ufak bir çanta da götürebilirsiniz. Tabak bardak vs. için kimisi yanınıza alın orada pahalı diyor ama bence yük etmeye gerek yok. Pepco adındaki marketlerden uygun fiyata edinebilirsiniz. Kişisel eşya olarak sevdiğiniz bir kupayı yanınıza almanız yeterli olur.
Valize banyo terliği, bornoz yerine peştamal (hem büyük oluyor hem de ince ve hafif), birkaç kişisel eşya (yurt odasını ev haline getirecek), düzgün bir ev terliği, yastık kılıfı, bir adet nevresim takımı, ilk günler için biraz yemek (adaptasyonda işe yarıyor, annem dolma sarmıştı. :d), iyi bir powerbank (geziler için çok önemli) ve teramisin (kışın çatlayan dudak çevresine başka çözüm bulamadım) koyabilirsiniz Şimdilik aklıma bunlar geldi.
Banka hesabı çoktan açılmıştır diye düşünerek o konuya çok girmeyeceğim. Ben Ziraat kullandım, Polonya'da Santander ile anlaşması var ve her yerde bankamatiği mevcut. Polonya'nın para birimi bizimkine yakın ve şu anki ekonomik koşullarımızı düşününce orada alım gücünüzün hemen hemen aynı olacağını söyleyebilirim. Örneğin burada 1500 lira ile alacağınız miktarda gıdayı orada 1000 zloty ile alabileceksiniz. Polonya'ya gittiğimde gıda çok pahalı sanıyordum ki dönünce burada artan fiyatlar beni çok şaşırttı. Geçen seneden günümüze uçuk bir artış olmadıysa şu an Polonya'da gıda, alkol, sigara vb. şeyler Türkiye'den daha ucuz.
Polonya'da Günlük Yaşam İçin İpuçları
Evet erasmus demek partilemek demek ama bir süre sonra gündüz gözüyle de etrafı gezmeye çalışsanız iyi olur. :) Güz dönemi gidenler özellikle aralık gelmeden gündüz gözüyle etrafı bol bol gezsin çünkü sonra hava çok erken kararmaya başlayacak. (öğleden sonra üç gibi. :/) Bu o kadar moral bozuyor ki anlatamam. Kaç gece geç yatıp da uyanınca yine karanlığa kalkığımı bilirim. O yüzden psikolojinizi korumak adına erken kalkmaya özen gösterin.
Taxify ve Uber uygulamalarını mutlaka indirin. Özellikle Taxify ile oldukça uygun fiyata ulaşım sağlayabilirsiniz. Bunun dışında tuhaf isimli (Jakjode gibi :D) bir ulaşım uygulamaları var, hangi toplu taşıma aracı ne zaman geliyor, nereye gidiyor vs bunları gösteren. Google Play'den onu da indirebilirsiniz.
Telefon hattı olarak hepimiz (erasmuslu Türkler) Orange aldık. Yalnız kiminin interneti yurt dışında kullanıma açıkken bazılarımızınki kapalıydı, nedenini çözemedik. Benim internetim de yurt dışına kapalı olanlardandı, büyük bir sorun yaratmadı ama hat alırken bunu iyice sormanızı tavsiye ederim. Orange hattında internet bol bol varken arama çok kısıtlı. Bu yüzden arkadaşlarınızı wp üstünden arasanız daha iyi olur.
Polonya'da erasmusta bol bol Türk var, denk gelmemenize imkan yok. Bunun dışında İspanyol, Portekizli ve Fransızlar çoğunlukta. Türklerle takılmam diyorsanız ilk birkaç hafta olabildiğince yabancılarla sohbet halinde olun, şahsen beni tam tersini yaptım ve pişman olmadım. Gezileri çok sevdiğim bir Türk arkadaşımla yaptım mesela, birbirimizin halinden anladığımız için genel olarak çok keyifli geçti. Yabancılarla diyalog geliştirmek isterseniz derslere olabildiğince katılım sağlayıp oradan arkadaş edinebilirsiniz. Özellikle projesi olan derslerde bu kaçınılmaz oluyor, sonuçta birlikte saatler geçiriyorsunuz.
Polonya'nın yemek kültürü yok arkadaşlar. En azından bizimkine kıyasla yok. Gerçekten ben bu kadar saçma bir mutfak görmedim. Tatlı turşu, tatlı peynirli mantı (Dumpling, bizdeki mantının büyük ve gereksiz versiyonu), bol bol haşlanmış soğan parçaları içeren tuhaf gözlemeler, inanılmaz ağır bir tadı olan domuz eti, balık çorbası diye önünüze koyulan kılçıklı yemek suyu... Genel olarak yediğim hiçbir şeyden zevk almadım. Sadece Zapiekanki adındaki fast food türünden bir yemekleri var, bizdeki pideye biraz benziyor ama daha güzeli. Yurtta kalacağınız için yemekleri de mutfakta halledersiniz.
Günlük yaşamdan devam edelim. Karşıdan karşıya geçerken yaya geçidini gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz, araçlar duruyor! Direkt duruyor yani ilk bir ay buna alışma süreci yaşadım. :D Bunun yanında yaya olarak bisiklet yolundan yürümek, kırmızı yanıyorken yol boş olsa dahi karşıdan karşıya geçmek yasak, yere çöp atmak yasak ki her yerde çöp kovaları var zaten yere atacak insanın özellikle pislik yapıyor olması lazım. Marketler akşam dokuzda kapanıyor, tekeller ve ufak marketler gece onbire kadar açık. Gece yarısı acıkırsanız dönerciler (orada donmuş döner tadındaki ete kebap deniyor) açık ve öğrenci yurdu yakınlarında mutlaka birkaç tane var. Türklerin işlettiklerini tercih edin, Arap işletmelerinin kullandığı baharatlar korkunç.
Son olarak, Polonya'da ırkçılıktan bahsedeyim. Evet ırkçılık var, Gdansk nispeten liberal olduğu için iç kesimler kadar ırkçılık yoktu, yüzünü İskandinav Ülkeleri'ne dönmüş bir kent. Kadın olarak ırkçılığa uğrama ihtimaliniz oldukça düşük çünkü tesettürlü değilseniz Türk olduğunuzu düşünmüyorlar bile. Esmer iseniz İspanyol, İtalyan ya da Portekizli olduğunuzu sanıyorlar. Hep alışveriş ettiğim marketin kasiyeri bana Hola demişti hani o derece yani. :) Sarışınsanız zaten direkt kendilerinden olduğunuzu düşüneceklerdir. Bunun dışında ırkçılık yapanların çoğu beyinsiz erkeklerden oluştuğu için onların gözünde kadın olarak aşağı konumda olmanız (evet Polonyalı erkeklerin de dengesiz olanı çok) sebebiyle sizi gözle taciz etmek dışında bir şey yapmayacaklardır. Hop bayana laf etme hesabı. :) Erkekler ırkçılığa maalesef uğruyor, dikkatli olunmasını tavsiye ederim. Gerçi adamlar haksız diyemem, erasmusa giden Türk erkeklerinin büyük bir kısmı sanırsın çok daha farklı bir şey için gelmiş gibi davranıyor. (Bu gözler şahit oldu.) Haliyle adamlarda bir ön yargı oluşmuş, kırmak imkansız. Kurunun yanında yaş da yanıyor ne yazık ki. Böyle dedim ama Polonya insanı genel olarak kibar, özellikle gençler. Gayet sağlıklı bir iletişim kurabileceğiniz, kişisel alanınıza girmeyecek seviyede yeterli bir sıcakkanlılığa sahipler. Eh, yaşlılar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, biraz asabiler. :)
![]() |
Canım Gdansk <3 |
Bu uzun uzun anlatılacak bir konu olduğu için özetlemek adına maddeler halinde yazacağım.
1. Senelik gidiyorsanız gezilerin çoğunu bahara atın, soğukta gezmek gerçekten çok zor.
2. Uzun uzadıya geziler ayarlamayın, en fazla bir hafta olsun, sırt çantanız daha hafif olur hem.
3. Güz dönemi gezecekler kasımda mutlaka gezmeye başlasınlar. Özellikle soğuk ülkeleri kasım bitmeden gezseniz daha iyi olur.
4. Uçuşlar çok ucuz ve Pegasus ayarında. Bu yüzden atıyorum bir haftasonu Stockholm yapabilirsiniz. Wizz Air'in cumartesi sabah çıkışlı pazartesi akşam dönüşlü uçuşları vardı, faydalanmak isterseniz pazartesiye ders koymayın derim.
5. Tek gezin, çekinmeyin ve bunu yapın, gerçekten çok iyi hissettiriyor. Ben tek gezdiysem herkes gezebilir. :D
![]() |
Stockholm'de bir metro durağı, en güzel tek gezimdi |
6. Yabancı arkadaşlarınızla gezecekseniz bütçenizi onlara bildirin ki gezide sorun olmasın. Euro bölgesinde yaşayanların gezi anlayışı ister istemez farklı oluyor.
7. Christmas gezisi... İlk günler çıkmanızı tavsiye etmiyorum, her yer kapalı oluyor. Marketler de buna dahil. Haliyle zorluk çekiyorsunuz ki zaten hava soğuk. Gezerim sonra da şurada yeni yıla girerim diyerek yapılan planlar yorgun argın dönerek bitiyor. Şimdiki aklım olsa yeni yıla erasmusa gittiğim kentte girerdim.
8. İlk defa yurt dışına çıkmış biri olarak klasik Viyana Budapeşte Prag + Bratislava turunu yaptım. Gerekli olmadığını söyleyebilirim. Bunu yapmaktansa tek tek ya da ikili gezebilirsiniz. Bratislava'ya gitmeyin gerçekten hiçbir şey yok, küçük ve pahalı bir kent.
9. Mutlaka ama mutlaka kuzey ışıklarını görün. Alacağınız ilk bilet bu olsun. Gezi arkadaşınız yoksa bile ilk haftalarda tanıştığınız birisine teklif edin. Ben olsam İzlanda'yı tercih ederdim, şehir merkezinden kuzey ışıklarını görebileceğiniz bir ülke. Norveç - Tromso ışıkların en iyi göründüğü yer olmakla beraber ormanın içine girmeniz gerekebilir. İkisinden birini tercih edin, ben göremedim siz görün. :)
10. Gezerken yorulacak, soğuktan tir tir titreyecek, aç kalacak ve sinirleneceksiniz. Bu yüzden gezi arkadaşınızı iyi seçin, ben bu konuda çok şanslıydım. Dönüp bakınca yine olsa yine yaparım, yine üşürüm, yine ıslanırım dediğim, harika anılarla dolu bir gezi süreci geçirdim.
11. Plan yapmaya üşeniyorsanız bileti alın dursun kenarda. Zamanı gelince mecburen planını yapacaksınız. :)
12. Flixbus'ın yanında Orta Avrupa gezisi için RegioJet var, onu tercih edin. Sıcak çikolata ikramı bile vardı, çok memnun kaldığım bir firma oldu. AMSBus'tan uzak durun! Gerçek anlamda korkunç bir deneyim oldu, daracık koltuk aralarını geçtim otobüs arıza yaptı ve 3 saate yakın gecenin ayazında yeni otobüs bekledik.
13. Şehir değiştirir gibi ülke değiştireceksiniz, lütfen gezebildiğiniz kadar gezin. Vatikan'ı da sayarsam on ülke gezdim ve bana yetmedi. :)
![]() |
Bir yanım Floransa'da kaldı :) |
Benim Polonya'da erasmus yapmakla ilgili vereceğim öneriler bunlardı. Umarım işinize yarar ve umarım çok keyifli bir erasmus geçirirsiniz. Her türlü çok güzel geçecek zaten de umarım istediğinizden çok daha güzel geçer. Hazır vizeniz varken bol bol gezin, yeni insanlarla tanışın ve kendinizin hiç bilmediğiniz yanlarını keşfedin. Ben PG Gdansk'te okudum, sorusu olan varsa seve seve yardımcı olurum. Buradan yorum atabilir ya da maille ulaşabilirsiniz. Erasmus yapanlar deneyimerini yorum olarak yazarsa sevinirim. Genel içeriklerimden farklı bir yazı oldu ama erasmustan bahsetmesem olmazdı. :) Son olarak, bloguma destek olmak isterseniz gördüğünüz reklama tıklamanız beni mutlu edecektir. Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle, kendinize iyi bakın.

Kaydol:
Kayıtlar (Atom)